Gümüşhanevi Derneği olarak;

Hocalarımız ve talebelerimiz ile birlikte DİYANET İŞLERİ BAŞKANI ALİ ERBAŞ Hocamız' ın katılımlarıyla Gümüşhane Merkez Camii' nde Sohbet ve Dua Programına katılım sağladık.
Talebelerimizi çok sevdiler, hizmetlerimizden memnun oldular, dualar ve istişareler yapıldı.

El Yazısından Örnekler

el yazisi

Külliyemizde Mi'rac-ı Şerif Gecesi İhyâ Edildi

  • Sohbetten sonra 14 secdeler yapıldı ve dualar edildi.
  • Külliyemizde Hafızlık hocası olarak vazife yapan Kurra Hafız İsmail AKÇİÇEK Hocaefendi aşr-ı şerif okudu..
  • Afet nölgesindeki aşevi nöbetinden dönen arkadaşlarımız ayağının tozuyla geldiler, kısa konuşmalar yaparak duygularını ifade ettiler.
  • Gümüşhane'ye gelen kadın/erkek/çocuk depremzede kardeşlerimizinde katılmış olduğu sohbet ve dua programında duygusal anlar yaşadı.

Deprem Bölgesindeki Hizmetlerimiz

Ekiplerimiz afet bölgesine vardılar. Gördüğümüz manzara gerçekten ibret verici, Allah yardımcımız olsun, vefat edenlere rahmet etsin, kalanlara sabr-ı cemil ihsan eylesin. (Amin)

Bölgeye ulaştıktan sonra yapılan çalışmaları ve fotoğrafları aşağıda bulabilirsiniz

  • İlk andan itibaren moral motivasyon amaçlı tebliğ irşad faaliyetleri yapıldı.
  • Çocuklarla özel ilgilenildi.
  • Bayburt Seyit Yakup Derneği ile işbirliği içerisinde tezgahlarımızı hemen kurup depremzedelere ikramlarımızı yapmaya başladık.
  • Günlük 3,500 kişiye kahvaltı,çorba, yemek hizmeti veriyoruz..Afet durumu geçene kadar devam edeceğiz inşâALLAH
  • Bazı evlere erzak ve ısıtıcılar taşıdık.
  • Cemaatle namaz dua zikir ..
  • Epilepsi hastası İkra kızımızın çadırı ile de özel ilgilendik..
  • 6 aylık bebeği olan aileye katalitik verdik..
  • Çadır çadır gezip dertleştik, ihtiyaçları not aldık ve ulaştırdık çadırlarına..
  • Mahmud Efendi Hz.mizin torunu Muhammed Fatih Hocamız Mobil Aşevimizi ziyaret ettiler..İstişareler yapıldı..
  • Bir kahvaltı ikramından görüntüler..Bazen çeşit bol oluyor elhamdülillah..
  • Çocuklarımızla maç yapıyoruz,
  • İlk fırsatta oluşturduğumuz açık hava mescidimizde namaz kılıp, sohbet vaaz hatim duaları Yasin i Şerif okumaları yapıyoruz..

Afet Bölgesine Yolculuk Başladı

Kahramanmaraş ve komşu illeri etkileyen büyük depremin yaralarını sarabilmek, depremi yaşayan yöre halkına bir nebze de olsa yardımcı olabilmek, yemek ikramı, arama kurtarma çalışmalarına destek ve cenaze defin işleri için yola çıktılar. Bir ekibimiz Adıyaman'da, diğer ekibimiz Kahramanmaraş'ta hizmet edecekler.

Rabbim böyle büyük acılar bir daha yaşatmasın. 

Muhammed Fatih Hocaefendi Sohbet Ettiler

Mahmud Efendi Hz.'nin torunu Muhammed Fatih Hocaefendi medresemizde sohbet etti. Sohbetin ardından Kadir Naci KÖKTAŞ Hocaefendi'nin hafızlığını tamamlayan evladı Muhammed Yusuf'un duası yapıldı. 

Külliye İnşaatımızı Tamamladık!

Gümüşhane-Merkez İlçe / Canca Mahallesinde yapılan Mahmud Efendi Külliye inşaatımız tamamlanmıştır. Elhamdülillah, ders başı yaptık. Bir takım eksiklerimiz de zamanla tamamlanacaktır inşaAllah. 

Emeği geçenlere, yardımda bulunan herkese teşekkür ve dua ediyoruz. Rabbim razı olsun. 

 

ACİL İHTİYAÇLAR sayfamızdan bilgi alabilir, yardımda bulunabilirsiniz.

Hayatı (Video)

Hayatı (Video)

İbrahim Anar Hocaefendi'nin "Vatan Sevgisi" Konulu Sohbeti

Gümüş İlim Merkezi olarak, büyük Hadis Âlimi İbrahim Anar Hocaefendi'yi misafir ettik.

Arif Aydoğdu Hocaefendi'yi Misafir Ettik!

Gümüş İlim Merkezi olarak bu hafta, bölgemizin büyük hocalarından Arif Aydoğdu Hocaefendi'yi misafir ettik.

Asker ve Polislerimiz için Dua Ettik!

Her hafta Cuma akşamı medresemizde düzenli olarak tertip ettiğimiz Hadis /Tefsir sohbetlerimizin bu haftaki bölümünde asker ve polislerimiz için dua ettik.

Recep Eryiğit ve Ömer Keleş Hocaefendiler'in Ziyaretleri

Mahmud Efendi Hz.'mizin ilk talebelerinden ve İsmailağa Vakfı heyetinden RECEP ERYİĞİT ve ÖMER KELEŞ Hocaefendiler, Gümüşhane cemaatimizi ziyarete geldiler. 

Gümüşhane’de Gümüş İlim Merkezi (GİMER) tarafından ‘Sünnetin Hayatımızdaki Yeri’ konulu konferans düzenlendi. Vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği konferansa konuşmacı olarak Hadis Alimi İbrahim Anar Hocaefendi katıldı.

Medresemiz Başmüderrisi Kadir Naci KÖKTAŞ Hocaefendi'nin 27.05.2016 Cuma günü Merkez Karşıyaka Camii'nde verdiği cuma vaazıdır. Rabbim istifade etmek nasip eylesin. (Amin)

Küçük Kur'an Bülbülleri

GÜMÜŞ SIBYAN MEKTEBİ'nde 3 evladımızın daha KUR'AN a geçişleri kutlandı.

Külliye İnşaatı Arazisinde Ezan-ı Muhammedî

Gümüşhane Merkez İlçe Canca Mahallesi mevkiinde yapımı devam eden Külliye inşaatı arazisinde Ezan-ı Muhammedî yankılandı.

Nedim Payalan Hocaefendi Medresemizde Sohbet Etti

İstanbul'dan, MAHMUD EFENDİ Hz.'nin amcaoğlu Mahmud Şevket Ustaosmanoğlu Hocaefendi ve ilk talebelerinden Nedim Hocaefendi Gümüşhane'ye teşrif ettiler.

İcazet Merasimimize Ait Videolar

...

Kadir Naci Köktaş Hocaefendi Cuma Vaazı (20.11.2015)

İcazet Merasimimiz Gerçekleşti

Gümüşhânevî Derneği – GÜMÜŞ İLİM MERKEZİ’nin düzenlediği icazet merasimi Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Camii’nde yapıldı.

Umre Organizasyonundan Görüntüler

...

Hocaefendiler Medresemizi Ziyaret Ettiler

Of Vekili/İsmailağa Cami İmam Hatibi SALİH TOPÇU Hocaefendi'nin yetiştirdiği birbirinden değerli Hocaefendiler Gümüşhane'deki medresemizi ziyaret ettiler...

Umre Hazırlıklarımız Devam Ediyor

06-25 Nisan tarihleri arasında, Mahmud Efendi Hazretlerinin Gümüşhane Vekili ve Gümüş İlim Merkezi Başmüderrisi Kadir Naci KÖKTAŞ Hocaefendi himayesinde gerçekleştireceğimiz UMRE ziyaretimiz için hazırlıklarımız devam ediyor.

Ali Polat Hocaefendi Sohbet Etti

Mahmud Efendi Hazretleri'nin yetiştirdiği büyük alim Ali Polat Hocaefendi bu hafta derneğimizde sohbet konuğumuz idi. 

Kelkit Sohbetlerimiz Devam Ediyor!

Her hafta Kelkit'te düzenlediğimiz Çarşamba sohbetlerimiz devam ediyor. 

Kelkit'te Sohbetlerimiz Başlamıştır!

Dernek olarak 2008 yılından beri gerçekleştirdiğimiz hizmetlere bir yenisini daha eklemiş bulunuyoruz.

Gümüş İlim Merkezi (GİMER) tarafından tertip edilen "Müslüman Kimliği" konulu program, yoğun ilgi gördü.

Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen programa Belediye Başkanı Ercan Çimen, İl Müftüsü Ercan Aksu, Belediye Başkan Yardımcısı Yusuf Erdem ve vatandaşlar katıldı.

Program, Kemaliye Câmii müezzinlerinden Hafız Cafer Köprülü’nün Kuran-ı Kerim tilaveti ile başladı. Gümüş İlim Merkezi (GİMER) Onursal Başkanı K. Naci KÖKTAŞ Hocaefendi’nin açılış konuşmasının ardından dernek faaliyetleri ve inşaatı devam eden “MAHMUD EFENDİ KÜLLİYESİ” ni konu alan bir sunum gerçekleştirildi. Mehmet Talu Hocaefendi’nin “Müslüman Kimliği” konulu sohbetinden sonra düzenlenen imza töreni ile program sona erdi.

                Açılış konuşmasını yapan Gümüş İlim Merkezi (GİMER) Onursal Başkanı K. Naci Köktaş Hocaefendi, ilmin ve âlimlerin kıymetini bilmek üzerine vurgu yaptı. Medreselerin cennet bahçeleri olduğunu hadis-i şerifler ışığında izah eden KÖKTAŞ, davetlileri Kur’an ilimlerini öğrenmeye ve öğretilen bu cennet bahçelerine yardımcı olmaya davet etti.

Köktaş; “GİMER olarak amacımız; ehl-i sünnet ışığında Kuran’ı öğretmek, bu vatanın en büyük âlimlerinden Ahmed Ziyaüddîn; peygamberimizin methiyesine mazhar olmuş Fatih Sultan Muhammed Han gibi büyük insanlar, fakihler, âlimler, muhaddisler çıkmasına vesile olmaktır. Rabbim muvaffak eylesin.” dedi.

Gümüş İlim Merkezi (GİMER) tarafından yaptırılan; toplamda 3400 m²’lik alan üzerine kurulu, mescidi, derslikleri, misafirhanesi bulunan, içerisinde Gümüşhanevî kütüphanesi, Konferans/İslâmi Düğün Salonu barındıran, 100 Sıbyan Mektebi öğrencisi, 50 Arapça ilimler öğrencisi, 100 de Hafızlık olmak üzere toplamda 250 öğrenci kapasiteli “MAHMUD EFENDİ KÜLLİYESİ”nin tanıtıldığı slayt gösterisi davetliler tarafından ilgiyle izlendi.

Slayt gösterisinin ardından kürsüye gelen İlahiyatçı Yazar Mehmet Talu Hocaefendi, bir müslümanda bulunması gereken genel niteliklerden bahsetti.

Talu; “ Müslüman, istikamet üzere olmalıdır. Peygamberimizin ve sahabenin yaşantısına, fiiliyatına, sözlerine aykırı tüm akımlar, hareketler ehl-i sünnet dışıdır ve bu akımlardan şiddetle uzak durmamız gerekir. Müslüman, üzerine farz olan ilimleri öğrenmek ve bu öğrendikleri ile amel etmek zorundadır. Doğru olanı öğrenen Müslüman yanlış inanış ve akımlardan da kendini, ailesini, çocuklarını, akrabalarını ve çevresini koruyabilecektir. Müslüman kimliğine sahip bir toplum olabilmek için toplumumuzun en az %50’sinin namazda devamlı olması gerekir. Namaz, Müslüman kimliğinin en önemli göstergesidir.

Bir diğer önemli nokta; kılık kıyafetimiz, yaşantımız. Hem erkekler, hem de kadınlar kılık kıyafet noktasında tarz olan giyim tarzını değil, farz olan giyim tarzını seçmelidir. Müslüman kimliğine aykırı olan dar, vücut hatlarını belli eden giysilerden kaçınmalı; bol ve kalın (şeffaf olmayan) elbiseler tercih edilmelidir.

Müslüman, diğer din ve inançlara ait bayram, tören veya kutlamalara katılmamalıdır. Önümüzde yılbaşı var. Hristiyanların dînî bayramı olan bu gün ve gecede yılbaşı kutlamak maksadıyla kesinlikle bir şey yapılmamalı, sıradan bir gün olarak yaşanmalıdır. Zira peygamberimiz gayrimüslimlere benzemekten şiddetle kaçınırdı.” dedi.

                Mehmet Talu’nun sohbetinden sonra gerçekleştirilen imza töreni ile program sona erdi.

Medrese inşaatımız devam ediyor

Medresemizin temeli için şap atıldı. Hemen akabinde demirler bağlandı ve temel atma aşamasına geçiyoruz inşallah. 

Allah muvaffak etsin! (Amin)

 

 Abdulmetin BALKANLIOĞLU hocaefendinin medresemiz için duası...

Mevlid Kandili Sohbeti Yapıldı

12 Ocak Pazar akşamını Pazartesi akşamına bağlayan gece olan mübarek Mevlid Kandili, Bağlarbaşı TOKİ Cami'indeki sohbetle ihya edildi.

Geçtiğimiz Pazar günü, İstanbul'dan gelen pek değerli Hocaefendiler, GÜMÜŞ İLİM MERKEZİ'ni ziyaret ettiler ve Gümüşhane'deki faaliyetleri yerinde incelediler.

Pazar akşamı yapılan program, Naci KÖKTAŞ Hocaefendi'nin yaptığı açılış konuşmasıyla başladı.

Ardından tefsir, hadis ve Ramûz ul ehâdis sohbeti yapan İlmî heyet başkanı Abdullatif KAVCI Hocaefendi, katılımcıları son derece tesirlendirdi. Cenab-ı Hakk cümlemizi bu âlimlerin ilminden ve takvâsından müstefîd eylesin...

 

 

Mustafa EKİN Hoca Erzurum'da

MAHMUD EFENDİ HAZRETLERİ'NİN ilk talebelerinden ve bir çok hocalar yetiştiren; MAHMUD EFENDİ HZ.'nin :  " BEN MEMNÛNUM SENDEN !.."
Sözleriyle iltifatlarına mazhar olan ve aynı zamanda NACİ KÖKTAŞ Hocaefendi'nin de hocası olan MUSTAFA EKİN HOCAEFENDİ yılbaşında irşad faaliyetleri için Erzurum'a geldi.Erzurum'da Naci hocamız ve talebeleriyle bir araya gelen Hocaefendi; "NOEL TEHLİKESİ ve KAFİRLERE MEYLETMEMEK" konulu veciz bir konuşma yaparak dinleyenleri adeta mest etti. Gümüşhane'deki hizmetleri çok beğendiğini,hatta şaşkınlığını dile getirdi. Bu vesileyle başta okutan hocalar ile hocahanımlara, okuyan kız/erkek talebelerimize ve onları Kur'an Kurslarına gönderen anne ve babalarına; Ayrıca,bu hizmetlere katılan,katkıda bulunan,destekleyen,seven herkese çok dualar ettiler ve selamlar söylediler.

 

İşte MAHMUD EFENDİ HAZRETLERİ (k.s.)'nin, MUSTAFA EKİN HOCAEFENDİ'ye bir ziyaretinde  "Ben memnunum senden !.." buyurarak iltifat ettiği video..

Mehmet Tâlû Hocaefendi Kelkit'te

Kelkit'te faaliyet gösteren TAHİR EFENDİ DERNEĞİ'nin davetlisi olarak Kelkit'e gelen,

 

MUTEBER FIKIH ALİMLERİNDEN,İLAHİYATÇI -YAZAR


MEHMET TALU Hocaefendi, KELKİT KÜÇÜK CAMİ'de "YILBAŞI KUTLAMAK TOPLUMSAL BİR İSYANDIR!.." konulu bir sohbet yaptı.NACİ KÖKTAŞ Hocaefendi ile beraber hasbihal edip,hediyeleştiler ve bir takım istişareler yaptılar. Gümüşhanelilere çok selam söyleyen MEHMET TALU HOCAEFENDİ, Başta Hafızlık ve Arapça okuyan talebelerimize ve okutan hocalarımıza ve Gümüşhanelilere çok dualar ettiler.

Allah-ü Teâlâ bizleri dünyada ve ahirette; ilimden,ilim meclislerinden ve ilim ehlinden ayırmasın..

Molla Cami Sınıfı

Bina Sınıfı

Hafızlık Talebeleri

Kasım ayı içerisinde dernek merkezimize İstanbul dan İsmail GÜMÜŞHANEVİ Hoca misafir olmuştur. Dernek merkezimizde ve bazı camilerde vaazlar vermiş, gönülleri mest etmiştir.Ayrıca Suriye'deki zulümden kaçan, Türkiye'ye sığınan ve Mahmud Efendi hz.'nin kurslarında ilim tahsillerine devam eden Suriyeli yetim çocuklar da,Suriyeli hocaları ile birlikte misafirimiz oldular. Derneğimizdeki sohbetimizden önce def çalarak ilahiler söylediler, ve ardından İsmail GÜMÜŞHANEVİ Hocaefendi tesirli bir vaaz verdi. Programın bitiminde ise Suriyeli Hocaefendi bir teşekkür  konuşması yaptı. Naci Hocamız bu konuşmayı tercüme etti. Ardından çay,ikram ve muhabbetle misafirlerimizi yolculadık. Suriyeli kardeşlerimiz,evladlarımız bir nebze olsun dertlerini unuttular ve mesrur olarak döndüler..

Cübbeli Ahmet Hoca Efendi Erzurum'da

21 Aralık 2013 Cumartesi günü Erzurum Kapalı spor salonunda yapacağı sohbet için Erzurum'a gelen Cübbeli Ahmet Hocaefendi,Naci hocamızla birlikte Erzurum'daki türbeleri ziyaret etmişlerdir.Cübbeli Hocaefendi, Naci hocamıza verdiği Gümüşhane'ye geleceği sözünü yinelemiş, Gümüşhane halkına selam göndermiş, Gümüşhane ve Kur'an Kurslarımızda okuyan talebeler için dualar etmiştir.

Özşimşekler Hoca Kelkit'te

İlahiyatçı yazar Mustafa Özşimşekler, Gümüşhane'nin Kelkit ilçesinde Tahir Efendi Derneği tarafından tertip edilen sohbet programında konuştu.

Dün akşam yatsı namazının ardından Kelkit Küçük Camiinde gerçekleştirilen programda İsmailağa Cemaatinin önde gelen isimlerinden Mustafa Özşimşekler, yeni hicri yıl ve genel konular üzerine sohbet gerçekleştirdi.

Sohbetinde Kelkit’e ilk defa geldiğini vurgulayan Özşimşekler, İslam coğrafyasında çok sıkıntılar olduğunu, Arakan’dan Doğu Türkistan’a kadar her tarafta problemler olduğunu, kan ve gözyaşının dinmediğini belirterek, “İnşallah 1435 yılı İslam coğrafyasındaki kan durur.” dedi.

Özşimşekler, yaklaşık iki saat süren konuşmasını dua ile sonlandırdı.


Eserleri

..

Ulemaya Hürmeti

Ulemâya, talebelere çok hürmet eder, hallerine ihtimam gösterir ve onların müşkilleriyle bizzat ilgilenirdi. İlmiyle âmil olmayan âlimlere olsun, mücerred hâfızlara olsun son derece tâzim eder, huzuruna girdiklerinde ayağa kalkar, uğurlarken kapıya kadar refâkat eder, hatta arabada dahi ön koltukta oturan hâfız ise ayaklarını ona doğru uzatmaz, derli toplu otururdu.

Okuyanlara ve okutanlara maddî ve mânevî yardım etmekte elinden gelen her türlü imkânı kullanırdı.
1962 yılında ders halkasına katılan Konyalı bir talebesi şöyle anlatmaktadır: "Fatih'te müezzindim. Sabah namazından sonra İsmailağa'ya gider, öğleye kadar Hoca Efendi'den ders okurdum. Öğleden sonra da müzâkere ve mutâla?a ile ilgilenirdim. Beş tane çocuğum vardı. Evin kirasını ödemekte de zorlanıyordum. Ek işte çalışmaya karar verdim. Bunun için ders okumayı bırakmam gerekiyordu. Bir gün dersten sonra Hoca Efendi'ye durumu arz ettim. Çok müteessir oldu. Bana beklememi söyleyip, kendisi kalkıp evine gitti, hanımının bileziklerinden üç tane alıp geldi. 'Al, bunlar sana hediyemizdir. Bozdur kiranı öde, lâkin dersten geri kalma' dedi."

İlme Verdiği Önem

Şeyhi Ali Haydar Efendi'nin vefatıyla Mahmud Efendi Hazretleri'nin hayatında yeni bir merhale başlamış oldu. Bir taraftan imamlık yaparak cemaatle, bir taraftan talebe okutmakla, diğer bir taraftan da Ali Haydar Efendi Hazretleri'nin vasiyeti vechile tarikat ehli ihvanı irşâd ile meşgul oluyordu.

İmamlık yaptığı İsmailağa Câmii'ni hem tekke hem medrese hem de emr-i bi'l-mâruf ve nehy-i ani'l-münker merkezi olarak kullanıyordu. Osmanlı medreselerinde takib edilen usul üzere daha askere gitmeden önce memleketinde birçok talebe okutmuş ve birçok kimselere icazet vermiş olan Mahmud Efendi Hazretleri'nden İstanbul'da da birçok imam, vâiz ve müftü ders aldı.

Kendisi daima insanları ilme, amele ve ihlasa teşvik etti. O zamanlarda ilim okumak ve okutmak hele ki sünnet-i seniyyeden taviz vermeden bu işi yapmak hiç de kolay değildi.

Köylerde cenazeleri kaldıracak, ramazanlarda teravih kıldıracak ve mukabele okuyacak kişileri bulmak bile zor hale gelmişti. Avam halk Kur'ân-ı Kerîm'i okuyamaz, namaz kılmayı bilemez, dînî vecîbelerden bîhaber ve dahî îman şartlarını sayamaz ve kelime-i şehâdeti bile telaffuz edemez hale gelmişti.

On sekiz sene ezân-ı Muhammedî Türkçe okutulmuş, Arapça okuyanlar takibe uğrayıp cezalandırılmıştı. Din adamları ve mütedeyyin insanlar basın-yayın organları kullanılarak kötülenmiş, iftiralar atılarak halkın nazarından düşürülmeye çalışılmıştı ve bu işte oldukça mesafe de kat edilmişti.

Sakallılar, sarıklılar papaz diye yaftalanmış, çarşaflılar öcü gösterilmiş ve hatta fahişe ithamlarına hedef kılınmışlardı. Bu maksatla nice filmler, tiyatrolar ve piyesler düzenlenmişti. Bu iş meydanlarda çarşaf çıkarma merasimleri icra etmeye kadar varmıştı. İlkokuldan itibaren çocuklar bu telkinlerle büyütülmeye başlanmıştı. İnsanlar körü körüne Avrupa'yı taklit etmeye teşvik edilmiş ve bu hususta bütün ölçüler ayakaltına alınarak her türlü rezalet açıktan işlenir hale gelmişti.

Dînî ilimleri içeren kitaplar bir yana Kur'ân-ı Kerîm okumak bile yasaklanmıştı. Bu şartlar altında dînini öğrenmek isteyenler dağlarda, mağaralarda, ahırlarda ve mezarlıklarda köşe bucak kaçarak, dışarılara nöbetçiler bırakarak ders okumaya çalışıyorlardı.

Kur'ân-ı Kerîm'i Arapçasından okuyabilmenin bile ulaşılması çok zor bir iş olduğu bu ağır şartlar içerisinde Mahmud Efendi Hazretleri'nin kırk-elli senelik kısa bir zaman zarfında erkekli kadınlı binlerce hoca, on binlerce talebe yetiştirmesinin ve milyonlarla ifade edilen sakallı erkeklerin ve çarşaflı kadınların yetişmesine sebep olmasının her türlü takdirin fevkınde bir hizmet olduğu âşikardır.

On beş-on altı yaşlarındaki gençlerin sakallarına jilet vurmaması, sarık, şalvar, cübbe giymeleri, hafızlık yapmaları ve Kur'ân ilimlerini tahsil etmeleri, genç kızların çarşaf giymeleri ve küçük yaşlarda Kur'ân'ın manasını anlayacak seviyeye ulaşmaları hiç şüphesiz büyük bir gayretin ve yüce bir mânevî tasarrufun eseridir.
Mahmud Efendi Hazretleri hemen hemen bütün illeri, kasabaları ve binlerce köyü gezerek emr-i bi'l-mâruf ve nehy-i ani'l-münker yaparken daima insanları ilim öğrenmeye çağırıp durdu. Kendisine "Bir emriniz, bir arzunuz var mı?" diye soranlara "Her mahalleye bir kız bir erkek medresesi yapın" diye cevap verirdi.

Kendisinin ilme teşvik babındaki bazı sözleri şöyledir:

"Ey talebeler! Sizler, kurumuş toprakların yağmur yüklü bulutları, direksiz kubbenin direklerisiniz."

"Ömrümden üç nefesim kalsa size okuyun, okuyun, okuyun derim."

"Sizin yerinizde olsam bu sabah kahvaltı yapmadan ilme başlardım."

Hayatı

HAZRET-İ MEVLÂNÂ eş-ŞEYH MAHMUD en-NAKŞİBENDÎ el-MÜCEDDİDÎ el-HÂLİDÎ el-ÛFÎ

TEVELLÜDÜ VE AİLESİNİN SALÂHI

Mahmud Efendi Hazretleri 1929'da Trabzon vilâyetinin Of kazasının Miço (Tavşanlı) köyünde doğdu. Babası Mustafa oğlu Ali Efendi, annesi Tufan kızı Fâtıma Hanımefendi verâ ve takva ile maruf muhterem kimseler idiler. Ali Efendi köyün camisinde imamlık yapar, aynı zamanda kendi tarlasında da ziraatla meşgul olurdu. Tarlası câmiye uzak olmasına rağmen vazifesini hiç aksatmaz, mutlaka câmiye gelir, ezan okur ve namazı kıldırırdı.

Bazen köylüler ziraatla meşgul olduklarından câmiye gelemezler, Ali Efendi namazı tek başına kılmak zorunda kalacağını bildiği halde işini bırakır, yine de namazını câmide kılardı.

Ali Efendi ibadetine düşkün, çokça Kur'ân okuyan kanaat ehli bir kimse idi. 1954 senesinde zorluklarla biriktirdiği parasıyla hacca gitti ve Mekke-i Mükerreme'de rahatsızlanarak vefat edip Cennetü'l-Me?lâ'da, daha önce orada vefat etmiş bulunan babası Mustafa Efendi'nin yakınına defnedildi.

Annesi Fâtıma Hanım kul haklarına çok dikkat ederdi. İneklerini meraya götürürken kimsenin bahçesinden otlamasın diye ağızlarını bağlardı. Kazara bir ineği başkasının bahçesinden otlayacak olsa hemen sahibinden helallik ister ve o inekten sağdığı sütün tamamını bahçe sahibine verirdi.

 

İLME BAŞLAMASI, HOCALARI VE İCAZETİ

Mahmud Efendi Hazretleri altı yaşındayken hafızlığını babası ve annesinde yaptı. Ailesinin ve yetiştiği çevrenin dindarlığının da etkisiyle küçük yaşına rağmen namazları câmide kılıyor, nafile ibadetlere de ihtimam gösteriyordu.

Hafızlığını bitirdikten sonra Ramazan ayında Kayseri'ye gidip o bölgenin muteber ulemâsından olan Tesbihcizade Ahmed Efendi'den sarf, nahiv ve Farsça okudu. Kayseri'de bir sene kaldıktan sonra memleketi Of'a dönerek zamanın en meşhur kıraat âlimi Mehmed Rüşdü Aşıkkutlu Hoca Efendi'den Kur'ân-ı Kerîm kıraat etti.

Belağat, ilm-i kelam, tefsir, hadis, fıkıh ve usûl-ü fıkh gibi sâir ulûm-i şeriyyeyi ise aklî ve naklî ilimlerde mütehassıs ulemâdan ve Süleymaniye Medresesi dersiâmlarından olan eniştesi Çalekli Hacı Dursun Fevzi Efendi'den ikmal ederek henüz on altı yaşında iken icazet aldı.

Kendisi okurken okutmaya başladığı talebelerini yedi sene kadar okuttuktan sonra askere gitmeden icazet verdi (ki o tarihlerde bu, başarılması çok zor bir işti).

 

ŞEYHİ ALİ HAYDAR EFENDİ'YLE TANIŞMASI

Askerde bulunduğu sırada ise hayatının seyrini değiştirecek olan en büyük üstadı ve şeyhi Ali Haydar Efendi'yle tanıştı. Ali Haydar Efendi Hazretleri Osmanlı sultanlarından son dört padişahın huzur hocalarından olup, Meşîhat-ı İslâmiyye'de Hey'et-i Te'lîfiyye Reisi idi.

Müteassıb bir Hanefî olan Ali Haydar Efendi "Mezâhib-i erbeanın fıkıh kitapları kaybolsa hepsini ezberden yazdırabilirim" diyecek derecede dört mezhebin fıkhına da vâkıf biriydi ve aynı zamanda dört mezheb müftüsüydü. Mecelle'nin "Büyu ve icâre" bölümünün hazırlanması Kendisine tevdî edilmiş, Seçtiği sekiz kişilik ilmî bir heyetle bu kısmı itmam etmişti. Daha sonra İstanbul müftülüğü ve diyanet işleri reisliği yapmış olan Ömer Nasûhi Bilmen gibi muktedir bir fakîh bu heyette Kendisinin dördüncü kâtibiydi.

Ali Haydar Efendi son devir Osmanlı ulemâsının en büyüklerinden sayılan merhum Zâhidü'l-Kevserî'ye bir fetvasından dolayı Meşîhat'ta çıkışmış, sonra Kahire'ye gidecek olan talebesi Emin Saraç Hoca Efendi ile: "O şimdi muhâcir oldu, ben bir defa kendisine çıkışmış idim, hakkını bana helal etsin" diye kendisine haber gönderdiğinde Zâhidü'l-Kevserî: "O bizim üstadımızdır, her zaman bize çıkışma hakkına sahiptir" diye kendisinden övgüyle bahsetmişti.

İşte Mahmud Efendi murad (Allâh-u Teâlâ tarafından seçilmiş) kullardan olduğu için böyle büyük bir âlim ve şeyh olan Ali Haydar Efendi Kendisinin ayağına gönderildi, şöyle ki: Ali Haydar Efendi'nin kırk sene evvel vefat etmiş olup Bandırma'da medfun bulunan şeyhi Ali Rıza Bezzaz Hazretleri bir gece İstanbul'daki tekkede bulunan Ali Haydar Efendi Hazretleri'ne mânevî yolla zuhur edip, o günlerde orada askerde bulunan Mahmud Efendi'yi takdim ederek: "Bandırma'ya hemen gel ve buradaki emaneti al" diye emir buyurmuş.

Bunun üzerine Ali Haydar Efendi derhal Bandırma'ya gidip Tekke Câmii'ne varmış ve yanında bulunan müridlerine: "Burada bir asker var, onu bulun ve bana getirin" buyurmuş. Bu emir üzerine Bandırma'da bir asker aramaya başlamışlar. Fakat bu askerin adı, soyadı ve adresi olmadığı için işleri hiç de kolay olmamış.

Bundan sonrasını Mahmud Efendi Hazretleri şöyle anlatır: "Küçük yaşlarımdan beri âlimlere ve şeyhlere karşı muhabbetim vardı. Nerede bir âlim, bir Allâh dostu olduğunu öğrensem onu ziyaret ederdim. Bandırma'da acemi birliğinde askerlik yapıyorken orada da ziyaret edip, duasını alabileceğim âlim bir zat, bir şeyh efendi var mı diye merak ediyordum. Orada Halil Efendi isminde takva sahibi bir zat vardı. Bir keresinde ona: 'Buralarda şeyh yok mu?' diye sordum. O da bana Ali Rıza Bezzaz Efendi Hazretleri'nin kabrini göstererek: 'Bu zatın halîfesi var, lakin O da İstanbul'da' dedi.

Bunun üzerine ben o zatın kabrini ziyaret ettim. O'nun halîfesini de ziyaret edip duasını almayı arzu ettiğim için, 'Bir fırsatını bulup İstanbul'a nasıl gidebilirim?' diye düşünmeye başladım, işte o anda kalbim O zata doğru aktı. Artık daima O'nu düşünür oldum.

Bir gün Bandırma'da deniz kenarındaki Haydar Çavuş Câmii'nde cuma namazını eda ettim. Namazdan sonra câminin bir köşesinde beyaz sarıklı, beyaz cübbeli, gayet heybetli ve nûranî bir zat gördüm. Bana padişah gibi heybetli geldi. O zatın kim olduğunu sorduğumda bana: 'İşte O zat Senin görmek istediğin Ali Haydar Efendi Hazretleri'dir' dediler.

Çok sevindim ve O'nunla görüşmek istedim. Fakat yakınları temkinli davranıp bana: 'Zaman çok kötü, bu zat takipte. Gece gelirsen görüşürsün' dediler. Gece gittiğimde rahatsız olduğu için erken yatmıştı. Kendisiyle ancak ertesi gün görüşmek nasip oldu, huzuruna girdiğimde beni görür görmez: 'İşte kitaplarımı teslim edeceğim kişi budur' dedi. Böylece görüşüp tanıştık, Beni Kendisine mânen Şeyhi'nin teslim ettiğini bildirdi ve Kendisinden ayrılmamamı tenbih etti, bir daha da O'nu hiç bırakmadım."

 

İLİM NEŞRİNDE TÂKİP ETTİĞİ USÛL

Mahmud Efendi Hazretleri'nin yaşadığı zamana ve Türkiye şartlarındaki insanların ahvâline göre ilmi artırmada kullandığı tedrîcî üslub hayret vericidir.

Hatta bâzı ilim ehli kimseler bu husustaki inceliğe muttalî olamadıklarından kendisini tenkid bile etmişlerdir. Çünkü insanlara "Emsile, Bina, Avâmil okuyun yeter" diyerek ilme teşvik ediyordu.

Kur'ân-ı Kerîm okumayı dahi bilmeyen, geçim derdine düşmüş bir millete "On beş-yirmi sene ilim okumalısınız" demiş olsaydı acaba bu ilmi kim kabul ederdi.

Bir zaman sonra ilmî seviyeyi yükseltip zikrolunan kitaplara İzhar ve İzzî gibi diğer kitapları eklemiş ve "İzhar okuyan hocadır" buyurarak insanları heveslendirmişti.

Daha sonra bu kitaplara Kâfiye, Molla Câmî, Nûru'l-îzah, Mülteka, Telhis, Şerhu'l-Emalî, Şerhu'l-akaid gibi daha yüksek kitapları ekledi.

İlmin temelini bu şekilde atarak birçok talebeler yetiştiren Mahmud Efendi Hazretleri bunlarla da yetinmeyip "Mülteka ezberlenmeli", "Hidâye okunmalı", "Mülteka'nın şerhi Mecme?u'l-enhur'u anlayarak okuyup bitirmeyene hoca demem" gibi sözlerle ilmî seviyeyi daha da yükseltti.

Artık "Uzun uzun tefsirler, uzun uzun hadisler, fıkıhlar okuyun" diyor ve hoca olduktan sonra yedi sene fıkıh ihtisası yapılması gerektiğini söyleyerek içindeki niyetini dile getiriyordu.

Bu arada kadınların cahil kalmalarına gönlü razı olmadığından bu konuda da yeni bir çalışma yapıyordu. Kadınlara İslamiyet'i en kolay yine kadınlar anlatabileceği için onlardan da hocalar yetiştirmek gerekiyordu. Erkeklerin, kendilerine mahrem olmayan kadınları hele ki böylesine bozuk bir zamanda okutmaya kalkmaları birçok mahzuru beraberinde getireceğinden bu işe şöyle bir çare buldu; Kendisi önce erkekleri okuttu, sonra erkek hocalara hanımlarını ve kızlarını okutmalarını emretti. Kocalarından veya babalarından okuyan hanımlar da diğer hanımları okuttular.

Kadınların nurlarını söndüren unsurlar erkeklerinkinden daha az olduğu için kısa zamanda kadın medreseleri çoğaldı ve yayıldı.

Öyle ki okuyan kadınların sayısı erkekleri geçti. Nice kızlar hâfızlık yaptı ve niceleri hoca olup sâir kadınların hidayetlerine vesîle oldular.

Mahmud Efendi Hazretleri ilme teşvik babında vaazlarında defalarca şu sözleri tekrarlamıştır: "Boğaz köprüsünü alelâde marangozlar, demirciler yapabilir mi? Büyük mühendisler, büyük mimarlar lazım. İşte bu din köprüsünü de küçük hocalar yapamaz, büyük âlimler lazım."

 

İLİM VE TARÎKATI BİRLEŞTİRMESİ

Mahmud Efendi Hazretleri, şeyhi Ali Haydar Efendi Hazretleri gibi ilim ve tasavvufu cem eden zülcenâhayn bir zat idi.

Mahmud Efendi tarîkat üzerinde titizlikle durmakla birlikte şer-i şerîften zerre kadar taviz verilmesine de asla müsaade etmemiştir. O her zaman rüyalara, zuhuratlara, keşiflere, kerametlere ve sâir hârikulâde hallere fazla itibar edilmemesi gerektiğini, asıl maksadın şerîat caddesinde istikamet etmek olduğunu dile getirmiştir.

Aşağıda zikredeceğimiz sözleri bu mevzûda ne kadar hassas davrandığını gözler önüne sermektedir:

"Mürşid olarak bilinen bir şahısta şerîatı tatbik var ise, o şahısta tarîkat da vardır. Şerîat yok ise tarîkat da yoktur, o şahıs mürşid olamaz."

"Kendinizi rüya veya zuhuratta çok güzel hallerde görebilirsiniz. Şerîata aykırı hal ve hareketleriniz olduğu halde böyle rüyalar görüyorsanız, biliniz ki bu rüyalar sizin için istidractır. İstidrac; Allâh-u Te?âlâ'nın âsi bir kulunu derece-derece helâka çekmesi demektir. Bu kadar çalışmalarımız niçin? Şerîatı iyi becerelim diye. Dön dolaş hep şerîat."

"İmâm-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhu) Hazretleri 2. cildin 50. mektubunda şöyle buyuruyor; 'Şerîatın hakîkatine kavuşmak için şerîatın sûretine uymak şarttır. Çünkü velâyetin (velîliğin) ve nübüvvetin (nebîliğin) bütün kemalleri, şerîatın sûreti üzerine kurulmuştur."

 

ŞERÎAT VE SÜNNETE İTTİBÂSI

Mahmud Efendi Hazretleri insanları sadece sözüyle değil, hâliyle de ilme ve ibadete teşvik etmiş, başladığı hiçbir ibadeti bırakmamış ve istikametiyle görenleri gayrete getirmiştir.

Farz namazların evvel ve âhirindeki sünnet namazların hâricinde teheccüd, işrak, kuşluk, evvâbîn, tahiyyetü'l-mescid ve abdest şükür namazı gibi nevâfili hiç terk etmemiş hatta bir defasında "Kuşluk namazını terk edeceğine Mahmud ölsün daha iyi" buyurmuştur.

Pazartesi-perşembe orucunu, ramazanın son on günü îtikâfı terk ettiği görülmemiştir. Hadîs-i şeriflerde zikrolunan nâfile namaz, oruç ve zikir gibi ibadetlere devam etmiş, Müslümanları da teşvik etmiştir.

Üstad Hazretleri'nin unutulmuş sünnetleri diriltmesi, sünnetlerden mâadâ edeplere bile farz gibi riayet etmesi Müslümanlar tarafından sevilip takdir edilmesine vesile olmuştur. Türkiye'de "Takva" denilince, "Sünnet-i seniyyeye ittibâ" denilince akla gelen ilk isim olması bu dikkatinin netîcesidir.

Bir ara cemaatinin "Mahmudçular" ismiyle zikredildiğini duyduğunda çok üzülmüş ve cuma hutbesinde şunları söylemiştir: "Mahmudçular diyorlar. Allâh aşkına! Ben yeni bir din mi îcad ettim?! Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in günlük hayatta tatbik edilen dört bin küsur sünneti vardır, dördünü terk ettiğimi gören arkamda namaz kılmasın."

Sözlerinden

  • “Muhabbetin dört çeşidi vardır: Allah’ı sevmek, Allah’ın sevdiklerini sevmek, Allah için sevmek, Allah’la beraber sevebilmek.”
  •  “Aşk, bütün his, irâde ve düşüncelerden sıyrılarak yalnız Allah’a büyük bir iştiyakla yönelmek, mal, evlat, dünya ve her türlü alakadan koparak, Hâlık’a hasret duymaktır.”
  •  “Günahlardan kurtuluşun en süratli yolu, muhabbetullah ve cemalullah’a aşk ve şevk ile bağlanmadır. Bu ise çok ibadet etmek, istiğfar etmek, ölümü ve cehennem ateşini çok düşünmek, gecelerini ibadetle ihyâ etmek, mahlûkâta şefkat göstermek, hüsn-i zan beslemek, şehvet, kin ve kötü fikirlere karşı sabretmekle elde edilir.”
  • “Sağa-sola bakmak nasıl kalbin gücünü parçalayıp zayıflatıyorsa, gözleri kapamak da, aksine kuvvet ve ferahlık verir.”
  • “Kim ki gözünü haramdan sakınır, nefsini şehvetten korur, bâtınını murakabe ile mâmûr hâle getirir ve helal rızıkla beslenirse, firasetinde yanılmaz. Fakat firaset, bedende nefsin hakimiyeti ile değil, Cenâb-ı Hakk’ın nuru ile bakabilme hassasını kazanmakla elde edilen bir haslettir.”
  • “Tarikatlerin muhtelif prensipleri, usulleri vardır. Ama bütün tarikatlerde müşterek olan husus, temel esas hizmettir. İnsan hizmet ettikçe himmete mazhar olur, izzet bulur ve saâdet-i dâreyne erer.”

Tasavvufi Şahsiyeti

Gümüşhânevî hazretleri az yemek, az uyumak ve az konuşmak gibi prensipleri içeren zühd ve takvâ dolu bir hayatı benimsemişti. Misafirsiz sofraya oturmazdı. Bütün nafile oruçları tutardı. Haftada iki defa müridleriyle topluca Hatm-i Hâce zikri icra ederdi. Salı geceleri zikirden sonra 70 bin kelime-i tevhid zikri yaptırmayı âdet haline getirmişti.

Yazlarını Beykoz’daki Yûşâ tepesinde çadır kurarak geçirirdi.

Yine bir yaz günü Yûşâ tepesi’nde yakınlarıyla çadır kurmuş olan Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, elinde eski bir kemanla geçmekte olan bir çalgıcıyı çağırtır. Adam, sizin hocanızla benim ne işim var, gidin işinize, siz keman çaldırıp para vermezsiniz, ben de sizin sözlerinize kulak asıp dediğinizi yapmam, derse de ısrar eder ve huzura getirirler. Gümüşhânevî hazretleri, çalgıcının kulağına gizlice bir şey söyler. Adam bu sözler üzerine öyle bir cezbeye tutulup bağırır ki etraftakiler şaşırıp kalırlar. Çalgıcı, tevbekâr olur. Ahmed Ziyâüddîn hazretlerinin kendisinin kulağına neler söylediğini merak edip soranlara uzun süre bir şey söylemez, nihayet bir gün;

“Ben gençliğimde bir Bektâşî şeyhine intisap etmiştim, kendisi ehl-i sünnet ve’l-cemaatten idi. Vefat edeceği zaman ‘Seni büyüklerden birine emanet ettim, sakın reddedip perişan olma, âhir ömründe iyi bir insan olursun inşaallah.’ demişti. Gümüşhaneli Efendimiz de bana ‘Şeyhin seni bana emanet etmişti.’ demesi ile kendime sahip olamadım, bağırdım ve ellerine kapandım.” demiştir.

Nakşibendiyye ve Hâlidiyye usulü gereği halvete çok önem verir, Zilhicce ve Receb aylarında senede iki defa halvete girerdi. Müridlerinden girmek isteyenlere de bu aylarda halvet yaptırırdı.

Yatarken ayak uzatarak uyumayı edebe aykırı saydığı için hiç bir zaman ayak uzatarak uyumamıştır. Bir defasında, hasta yatağında baygın bir şekilde dört büklüm yatan Gümüşhânevî’nin, tedavisi için gelen doktor tarafından ayakları uzatıldığında, kulaklarının ucuna kadar utancından kıpkırmızı kesilmiş, gözlerini hafifçe açarak, “Bir de beni Rabbım’ın huzurunda ayak uzatma suçu ile başbaşa bırakmayın.” diyerek ayaklarının toplanmasını istemiştir.

Kerametleri zâhir olan Gümüşhânevî hazretleri, ihvanına nasihatlerinde her zaman şunu tekrar ederlermiş:

“Kimsenin sakalına, bıyığına, tarikine, sigarasına karışmayın.”

Müridlerinden iki kişi bir gün yakınlarındaki bir Mevlevî tekkesinde ayin seyretmeye karar verirler. Akıllarına Gümüşhaneli hazretlerinin tenbihi gelir ama “Nasıl olsa biz kimsenin işine karışmayız.” diyerek giderler. Bir ara birisinin gözüne Mevlevî şeyhinin gür bıyıkları takılır, gittikçe zıddına gitmeye başlar ve nihayet dayanamaz. Arkadaşının kulağına eğilerek hafif bir sesle “Bu adam kızılbaş mıdır nedir?” der. O anda Mevlevî şeyhi bunlara gözlerini öyle bir diker ki az daha sıkıntıdan göğüsleri patlayacak olur. Derhal kendilerini dışarı atar dergâhın yolunu tutarlar. Karşılarına çıkan Gümüşhânevî hazretleri;

“Adam öyle bir gözlerini dikti ki... diker ya... Ben size demedim mi ki kimsenin âyinine, bıyığına karışmayın…” diye tekdîr eder ve ruhî inkıbazı da onlardan gidererek merhamet buyururlar.

Gümüşhânevî hazretlerinin vefatından hayli seneler sonra son demlerini yaşayan ilim ve irfan sahibi bir zât,

“Derhal kadınlar yanımdan çıksın veya başlarını örtsünler şeyhim Hazret-i Ahmed Ziyâ geliyor.” demiş ve biraz sonra da;

“Elhamdülillâh şeyhim bana dedi ki: ‘Cenâb-ı Hak günahlarını bağışladı, bize geliyorsun müjdeler olsun.’” diyerek ağlamış ve kelime-i şehâdet getirerek emr-i ilâhîye icâbet eylemiştir.

Ne zaman kendi halifelerinden Oflu Hacı Yusuf Efendi Trabzon’dan istanbul’a doğru gelen vapura binse, dergâhta bulunan Gümüşhânevî hazretleri etrafındakilere;

“Yusuf’umun kokusu geliyor.” buyururlarmış.

Mahmud Esad Coşan Hocaefendi anlatıyor:

Gümüşhânevî Ahmed Ziyâüddin hazretleri hayatta iken, Medîne-i Münevvere ahalisinden Muhammed isminde bir şahsı rüyasında, “İstanbul’a gel.” diye çağırmış. Medineli, kendisi Arap... Seyyid, Peygamber Efendimiz’in sülalesinden... O da atlamış vapura, kalkmış İstanbul’a gelmiş. Bir rüya üzerine, Medîne-i Münevvere’den deniz yoluyla İstanbul’a gelmiş. Ama adres yok. İşte rüyada “İstanbul’a gel.” dedi bir sakallı şahıs, ondan geldi. Çıkmış vapurdan... Yürürken bir şahıs yanına yanaşmış:

“Sen Medineli Muhammed filanca mısın?”

“Evet!..” demiş.

“Düş peşime!..” demiş.

O önden, bu arkadan bir yere gelmişler. Bir hocaefendinin yanına girmişler. El öpmüş... Bir de bakmış ki rüyada kendisini İstanbul’a çağıran, “gel” diyen şahıs. O şahıs demiş ki:

“Yahu burası neresi, bu zât-ı muhterem kim?” O şahıs;

“Burası Gümüşhaneli Tekkesi... Bu zât-ı muhterem de, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî hazretleridir.” demiş.

Bayram ve kandil gecelerini, müridleriyle birlikte sabahlara kadar zikir, fikir, tekbir, tehlil ve tahmidle geçiren Gümüşhânevî hazretleri, ömrünün son 18 yılını bayram günleri hariç oruçlu geçirmiştir.

Lüzumsuz sözlerden hiç hoşlanmaz, boş vakitlerini ve çoğu gecelerini ilim ile meşgul olarak geçirirdi. Sabah namazından sonra işrak vaktine kadar ve yatsı namazından sonra mecbur kalmadıkça dünya kelamı konuşmazdı. Kendisine yakın olanlarca rivayet edildiğine göre, yatağa gireceği zaman, mutlaka Yâsîn sûresini okumayı âdet edinmişti. Kendisi okuyamayacak kadar bitkin olduğu zaman birisine okutup dinlerdi.

 

Hayatı

“Beynelmilel şöhrete sahip, nâdirü’l-emsâl, meşhur bir İslâm alimi, gerçek bir âbid ve zâhid, cihâd-ı ekberi ve cihâd-ı küffârı bihakkın eda etmiş örnek bir mücahid, turuk-ı aliyyemiz silsilelerinde kendi adına özel bir şube teşkil edecek kadar ileri mertebede bir şeyhler şeyhi, aşkın en yüksek tasavvufî makam olduğuna dair bir eser yazmış olmasına rağmen, şöhret ve şatafata kapılmamış, ilm-i zâhiri ve ilm-i bâtını, tasavvufu, tarikati ve şeriati beraber götürmüş, ehl-i sahh ve ehl-i temkinden, çok ciddi ve çok vakur bir ârif-i kâmil; yüzden fazla kâmil mürebbî ve halife yetiştirmiş bir mürşid-i kâmil ve mükemmil, nice nice hadis, kelam, fıkıh ve tasavvuf eseri yazmış çok velud bir müellif; muhaddis, mütekellim, fakih, kutbu’l-aktâb, gavsü’l-vâsılîn” Ahmed b. Mustafa b. Abdurrahman el-Gümüşhânevî 1228/1813 senesinde Gümüşhane’nin Emirler Mahallesi’nde dünyaya gelmiştir.

Ondokuzuncu yüzyıl gibi Osmanlı Devleti’nin çalkantılı, buhranlı bir devrinde yaşamış olan Gümüşhânevî hazretleri; tarikat anlayışı, tekkesi, irşat hususiyeti, bir milyondan fazla müridi, padişahlar nezdindeki nüfuzu, tasavvuf, fıkıh ve hadise dair eserleri ve dünyanın çeşitli bölgelerine gönderdiği 116 halifesiyle günümüzde de halen canlılığını muhafaza eden bir tesir ve şöhrete sahiptir.

YETİŞMESİ

Gümüşhânevî hazretlerinin çocukluğundan beri ilim tahsiline ayrı bir merak ve kaabiliyeti vardır. Beş yaşında Kur’ân-ı Kerîm’i hatmeder, sekiz yaşına geldiğinde iseKasâid, Delâil-i Hayrât ve Hizb-i A’zâm adlı eserleri hatmedip icazet alır.

On yaşlarına geldiğinde ailesiyle birlikte Trabzon’a göç eder. Ağabeyinin askere gitmesiyle yalnız kalan babasına işyerinde yardım etmektedir ama bir taraftan da o yörenin alimlerinden sarf, nahiv ve fıkıh dersleri almaya başlar. Hem ilim tahsili hem ticari işler altında ezilmesinden endişe eden babası, ağabeyi askerden gelince onu İstanbul’a Dârü’l-Ulûm’a göndermeye söz verir. O da bunun sevinciyle bir taraftan derslerine devam eder; hıfzını tamamlar, bir taraftan da eli ile ördüğü para keselerini satarak ileride ihtiyacı olacak parayı biriktirmeye başlar.

Düşündüğü, hayal ettiği ve en çok arzuladığı şey ise mâsivâdan soyutladığı bedenini yalnızca ilim tahsiline hasretmektir.

İLİM TAHSİLİ

18 yaşlarına geldiğinde ticari alış-veriş için amcasıyla İstanbul’a gelir. Babasının verilmiş bir sözü vardır, ağabeyi de askerden dönmüştür. Bunları göz önünde bulunduran genç Ahmed, gerekli malzemeleri satın alıp amcasına teslim ettikten sonra Trabzon’a onunla dönmeyeceğini, ilim tahsili için artık İstanbul’da kalmaya karar verdiğini uygun bir dille anlatır. İhtiyaçları için biriktirdiği bir miktar parayı da, kendisine hiç pay ayırmadan babasına gönderir.

“Yardımcı ve dost olarak Allah bana yeter.” diyerek İstanbul’da hiç bir tanıdığı, yanında da tek kuruş parası olmadığı halde Rabbi’ne tam bir teslimiyet ve tevekkül duygusu içinde Bayezid Medresesi’nde yapayalnız kalır. Burada bir velînin mânevî murakabesinde Hikmet, Ahbâr, Tasavvuf ve Fen gibi aklî-naklî ilimleri tahsil eder. Bu zâtın vefatının ardından Mahmudpaşa Medresesi’nde bir hücreye yerleşerek kendisini ilme verir.

Çocukluğundan beri hep Şeyh Salim, Şeyh Ömer el-Bağdâdî, Şeyh Ali el-Vefâî ve Şeyh Ali gibi şeyhlerin dizi dibinde olan Gümüşhânevî (ks.), mânevî bir olgunluk içerisindedir. Bir gece Süleymaniye Camii ile ilgili dehşetli ama bazı mânevî müjdelere de işaret eden bir rüya görür. Bu rüya Süleymaniye menşeli Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî’nin (ks.) yine Süleymaniye menşeli Ahmed b. Süleyman el-Ervâdî’yi O’nun irşadı ile görevlendirmesi ve nihayet kendi türbesinin de Süleymaniye Cami-i Şerîfi avlusunda bulunmasıyla geniş tabirini bulmaktadır.          Mahmudpaşa Medresesi’nde Sultan Abdülaziz, Abdülmecid ve II. Abdülhamid’in hocası Abdullah el-Mekkî el-Erzincânî’nin halifesi ve daha sonra kendisine intisap eden Şehri Hafız Muhammed Emir el-İstanbulî ile Erzincanlı Nakşî Şeyhi Kürd Hoca namıyla bilinen Abdurrahman el-Harpûtî’den ders okumuştur. Bu hocaların rahle-i tedrisinde gerekli ilimleri tahsil ederek İstanbul’daki 13 yıllık tahsil hayatı sonunda 1844’de icazet almıştır.

Şer’î ve zâhirî ilimleri, padişah ve saray hocalarının ders halkasında tamamlayan, icazet almadan önce ardadaşlarına ders verebilecek kadar başarılı olan Gümüşhânevî hazretleri, icazet aldıktan sonra Bayezid ve Mahmudpaşa medreselerinde müderrisliğe başlar. Bir yandan geceli gündüzlü 30 yıl sürecek olan ilmî eserler tertip ve telîfine çalışırken bir yandan da gittikçe ders halkasını genişletir.

TASAVVUFA İNTİSABI

Gümüşhânevî hazretleri, şer’î ilimlerde zirvede iken, bâtınını teslim edip gönül bağlayabileceği, kâmil bir mürşit arayışı içine girmiştir. Bu sıralarda, 1845’de İstanbul’a gelip yerleşen ve Üsküdar Alacaminare Tekkesi’nde tarikat neşrine çalışan Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin İstanbul halifelerinden Abdülfettah el-Ukarî (v. 1281/1864) ile bir sohbet meclisinde tanışır. Kendisine intisap etmek isteyen Gümüşhânevî’nin bu arzusunu ileride gelecek olan bir zâtın buna izinli olduğunu söyleyerek kabul etmez.

Nihayet bir gün Abdülfettah Efendi’nin bulunduğu tekkede kendisi için önceden tayin edilmiş ve yalnızca kendisinin mânevî irşadıyla görevli olarak İstanbul’a gönderilmiş bulunan Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’nin bir başka halifesi Trablusşam Müftüsü diye anılan Ahmed b. Süleyman el-Ervâdî ile karşılaşır ve ona intisap eder. Onun mânevî murakabesi altında seyr u sülûkünü tamamlar.

İki yıl aralıkla iki defa halvete giren Gümüşhânevî, ikinci halveti müteakip 1848’de şeyhi Ervâdî’den Nakşibendiyye, Kâdiriyye, Kübreviyye, Çeştiyye, Sühreverdiyye, Şâzeliyye, Desûkiyye, Halvetiyye, Müceddidiyye, Mazhariyye, Rifâiyye, Hâlidiyye tarikatlerinden hilâfet-i tâmme ile icazet alır. Bu ledün ilmi alış verişi 16 yıl sürer. Kendileri artık mânevî ilimlerin de bir zirvesi olmuştur.

Pek çok meşayihin mânevî bir işaretle varlığını öğrendikleri mürşitlerini arayıp bulmak için diyar diyar gezdikleri ve uzun yolculuklar yaptıkları bilinir. Gümüşhânevî hazretlerinde ise tamamen farklı bir durum sözkonusudur. Şems-i Tebrîzî’nin Mevlânâ’yı arayıp bulmasında olduğu gibi Ervâdî’nin de Şam’dan İstanbul’a kadar gelerek Gümüşhânevî’yi irşat etmesi onun ileride Hâlidiyye Tarîkati içindeki yerinin önemine ve değerine işaret etmektedir.

Ervâdî hazretleri, 1858 senesinde Şam’da bu dünyadan ayrılır. Şeyhinin tavsiyesi üzerine Gümüşhânevî, onun vefatı ardından Abdülfettah Efendi’yi sohbet şeyhi ittihaz eder. Bu bağlılığını kendisi Cağaloğlu’nda, Ukarî hazretleri de Üsküdar’da olduğu halde haftada bir defa karşılıklı ziyeretlerle devam ettirir. Gümüşhânevî, Hâlidî âdâbına riayet ederek, bu zâtın vefatına kadar müstakil hareket etmekten sakınmış ve böylece Mevlânâ Hâlid’in İstanbul halifelerinde bulunmasını istediği en kıdemli halifeye uygun hareket etme esasına riayet etmiştir.

1864’de Abdülfettah Efendi’nin âhirete göçmesine kadar tarikat neşrinden daha çok ilmî çalışmalarda bulunmuş, kitap çalışmalarının tamamını bu tarihe kadar tamamlamıştır.

1864’de başladığı haftalık sohbetlerde Râmûzü’l-ehâdîs’in şerhedilmesi ve yorumlandırılması ile Levâmiu’l-ukûl adlı eserini meydana getirmiştir. 16 yıl müridlerine Nakşibendiyye ve Hâlidiyye usûlü zikir tâlim etmiş ve Hatm-i Hâce zikri icra eylemiştir.

Bu dönemden sonra artık irşat faaliyetlerine de hız vermiş, pek çok talebe yetiştirmiştir.

Onun bu ilmî seviyeye gelmesinde etkili olan hocalarından Şehri Hafız Muhammed Emin el-İstanbulî ilk önce Abdullah-ı Mekkî hazretlerinden hilafet aldığı halde daha sonradan Ervâdî hazretlerinden Hâlidî Tarikati üzere irşat icazeti alan talebesi Gümüşhânevî’ye intisap etmiştir. Hocalarından bir diğeri de belirtildiği gibi Kürt Hoca diye meşhur olan Abdurrahman el-Harpûtî’dir.

SEYAHATLERİ VE EVLİLİĞİ

Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî hazretleri, ömründe iki defa hacca gitti. Birinci yolculuğunda İskenderiye ve Mısır’a uğradı. Buradaki enbiyâ ve evliyâ kabirlerini ziyaret etti. Bir buçuk ay süren bu ziyaretinde Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’nin sohbetiyle şereflenenlerden Küçük Âşık Efendi ile sohbette bulundu. İlk haccından sonra 63 yaşında iken Şeyhülharem-i Nebevî Mehmed Emin Paşa’nın kızı Havva Seher Hanım’la evlendi. Hanımı kendisinden 18 sene sonra bu dünyadan ayrıldı.

İkinci hac yolculuğuna ailesiyle beraber çıkmış, Mekke ve Medine’de pek çok kişi ile görüşmüştür. Bunlardan bazılarına hadis okutmuş, bazılarına da tarikat telkininde bulunmuştur. Hac dönüşünde Mısır’a uğramış ve burada üç yıldan fazla kalmıştır. Bu süre zarfında Tanta, Kahire, Nâsıriyye, Câmiu’l-Ezher ve Seyyidinâ Hüseyin câmilerindeRâmûz okutmuş, beş kişiye de tarikat hilâfeti vermiştir.

VEFATI

Gümüşhânevî hazretleri, 7 Zilkâde 1311/13 Mayıs 1893 senesinde sabahleyin saat on sularında ansızın gözünü açıp “Hepsini isterim yâ Kibriyâ’!” diyerek dâr-ı bekâya irtihal eylemiştir. Kabri, Süleymaniye Camii avlusunda Kânûnî Sultan Süleyman Türbesi’nin kıble tarafındadır. Yanlarındaki kabirde zevceleri Havva Seher Hanım yatmaktadır.

 

Eserleri

Hadis öğretimine önem veren, hadîse dair eserler kaleme alan Gümüşhânevî, tasavvuf tarihi içinde köklü bir geleneğin sürdürücülerinden biri olmuştur. Onun bu yönü en azından hadis sahasında verdiği eserlerin hacmi bakımından, seleflerinin çoğundan daha belirgindir.

Hadîse dair eserlerinden ilki ve en önemlisi adı geçen Râmûzü’l-ehâdîs’tir. Kendi ifadesiyle az sözle çok mâna veren veciz ve alimlerce muteber bir kısım hadisleri bir araya getirip yazdığı bir eserdir.

Levâmiu’l-ukûl adlı eseri ise Râmûz’un şerhidir. Bunlar dışında hadisle alakalı Acâibü’n-nübüvve, Letâifü’l-hikem, Hadîs-i Erbaîn adlı üç eseri daha vardır.

Gümüşhânevî’nin tasavvufî yorumlarını ihtiva eden hadisle ilgili eserleri ile tasavvuf ve kelâma dair kitapları dünyanın dört bir yanına dağılarak yakın-uzak bütün bölge ilim adamlarının el kitabı olma hüviyeti kazanabilmiştir.

Tasavvuf konusundaki eserlerinden ikisi daha önce adı geçen Câmiü’l-usûl, Mecmûatü’l-ahzâb dışında Rûhu’l-ârifîn gibi tasavvufun inceliklerini ihtiva eden eserleri de mevcuttur.

Ahlak konusunda Necâtü’l-gâfilîn, Devâü’l-müslimîn, Netâicü’l-ihlâs adlı eserlerinden başka Gümüşhânevî hazretleri fıkıh ve kelam ilmine dair eserler de vermiştir.

İlmî Şahsiyeti

Gümüşhânevî hazretleri, talebelerinden birine verdiği icazette şunları söylüyor:

“Bu aciz kula Cenâb-ı Hak ikramlarda bulunmuş, onu itaatlerin en üstünü ile meşgul etmiş ve ibadetlerin en büyüğünde çalıştırmıştır ki o da şerefli ilmi talep etme işidir. Zira insan Allahu Teâlâ’nın rızasını istemekte, ihlas sahibi olduğu, çirkin olan gösteriş ve desinlerden uzak bulunduğu zaman, ilâhî emirle mükellef olanlar arasında temayüz eder ve şeref kazanır. Aksi halde ilim, sahibine vebal olur.”

Kulluk ve yaratılış gayesinin Cenâb-ı Hakk’ın vahdâniyetine ermek olduğunu ifade eden Gümüşhânevî, kişiyi bu gayeye götüren sebeplerin başında ilmi görmektedir. Gerek meşrebi, gerekse tasavvuf ve tarikat anlayışı bakımından ilme ve ilim tahsiline ağırlık verilmesini isteyen Gümüşhânevî’nin eserleri, sohbetleri ve talebelerinin hususiyeti de bunu yansıtmaktadır.

Bütün eserlerini Arapça yazmış olması, Mısır’daki derslerini Arapça takrîri, onun yazacak ve okutacak derecede Arapça’ya vukûfiyetinin, dolayısıyla ilmî kudretinin delilidir.

Vasiyetlerinde “Amelleriniz, tahsiliniz ve ahlâkınızla alim olup insanlara seviyelerine göre hitap ediniz. Alimlerin zalim ve inatçılarından olmayınız. Daima müzâkere, Hak ve hakikati izhar için ilminizi ve araştırmalarınızı artırınız.” diyen Gümüşhânevî (ks.), bu konudaki hassasiyetini göstermektedir. Kendisi de ilme ve ilmî araştırmalara büyük önem vermiş, ömrünün 28 senesini kitap yazmaya vakfetmiş, nice geceleri uykusuz geçirip; durup dinlenmeden çalışmıştır.

Halifelerinden Kastamonulu Hasan Hilmi Efendi bir defasında altı ay boyunca geceleri hiç uyumadığını anlatarak şöyle demektedir: “Çok uzun süren bu dönem içerisinde, öğleye az bir zaman kala kıbleye karşı döner, başına bir havlu örterek uyumaya çalışırdı. Böyle yaparken de her defasında çevresindekilere, ‘öğle ezanına az bir zaman kala beni uyandırın’ diye tenbih ettiği halde her defasında kendiliğinden uyandığı için onu uyandırmak hiç kimseye nasip olmamıştır.”

Gümüşhânevî (ks.), tekkesinde kurduğu yardımlaşma ve yatırım sandığında biriken sermaye ile büyükçe bir matbaa satın alarak, ilmî eserlerin ilim erbabına bedelsiz ve hediye usûlü dağıtılarak, ilmin daha verimli ve yaygın hale getirilmesine gayret göstermişti. Aynı sermayeden tahsis edilen beşyüzer altınlık vakıflarla İstanbul, Bayburt, Rize ve Of’ta 18 bin ciltlik dört ayrı kütüphane tesis edilerek ilmin Anadolu’da da yayılması temin edilmeye çalışılmıştır.

Tekkeler, zamanın şartları ve imkânları dahilinde içtimâî hayata yön veren çeşitli faaliyetleri tarihin her döneminde gerçekleştirmişlerdir. Ancak Gümüşhâneli Dergâhı’nın toplumun ihtiyaçlarına ve zamanın şartlarına hitap eden böyle verimli bir metotla ilmî, iktisâdî ve içtimâî gayeleri hedef alan bir usul ile ortaya çıkması üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir husustur.

İlme ve Sünnet-i Seniye’ye uymaya ayrı bir önem verdiği görülen Gümüşhânevî’nin ikinci büyük hususiyeti, tekkesinde hadis ilmine ağırlık vermesi ve hadis ilmi ile meşguliyeti tarikatinin bir rüknü haline getirmiş olmasıdır.

Alfabetik sıraya göre yazmış olduğu Râmûzü’l-ehâdîs adlı hadis kitabından, haftanın iki günü, çoğu defa sorulu-cevaplı ders takrir eden Gümüşhânevî ömrü boyunca 70 defa bu usulle Râmûz’u hatmettirmiştir. Kendisinden okuyup icazet alanlar da aynı usule riayet etmişlerdir.

Hadis ilmine yaptığı hizmetlerden dolayı Muhaddisîn-i Rûm, Hâtimetü’l-Muhaddisîngibi unvanlarla da anılan Gümüşhânevî’nin bu gayretleri meyvesini vermiş ve Gümüşhâneli Dergâhı bir Dârülhadis hüviyetine bürünmüştür. Bu çalışmalar, Gümüşhâneli Dergâhı’nda icazet almış, yüzlerce hadis aliminin yetişmesine, bir çoğunun Huzur Dersleri mukarrir ve muhataplığına, bazılarının da Safranbolulu İsmail Necati Efendi ve Dağıstanlı Ömer Ziyâeddin Efendi hazretleri gibi Dârü’l-Hilâfeti’l-Aliyye Medresesi hadis ve hilâfiyyat dersleri müderrisliğine kadar yükselmelerine sebep olmuştur.

 

Dernek Tüzüğü

Derneğin Adı ve Merkezi

Madde 1- Derneğin adı: “Gümüşhanevi Derneği” dir.

Derneğin Amacı ve Bu Amacı Gerçekleştirmek için Dernekçe Sürdürülecek çalışma Konuları ve Biçimleri ile Faaliyet Alanı

Madde 2- İhtiyaç sahibi; bakıma muhtaç; kimsesiz veya yalnız ihtiyarlar; sokakta kalmış kimsesizler, çocuklar ve gençler; evlenmek isteyen muhtaç kimseler; işsiz veya yeterli geliri olmayan kimseler ve aileler; her türlü doğal afete maruz kalmış kimseler ile adı ne olursa olsun yardım etmek, Bunları topluma kazandırmak için her türlü eğitimini sağlamak, ihtiyaç duyulan her türlü maddi yardımı sağlamak; psikolojik ve manevi yönden projeler yürütmek ve bu yönde gerekli yardımlarda bulunmak; barınmalarını temin etmek, her türlü sağlık giderlerini sağlamak; ve tüm bu işleri yaparken ırk, din, dil, mezhep, fark gözetmeksizin siyasi düşünce yapısına bakmaksızın faaliyetini yürütme gayesi ile kurulmuş olup,

İhtiyaç sahibi aileleri tespit etmek, bunlara gerekli her türlü ayni nakdi yardımları yapmak. Yaşlı, düşkün, ihtiyaç sahibi kimseleri tespit etmek, barınmalarını sağlamak, sokakta kalmış kimsesiz çocuklara ve gençlere sahip çıkmak, bunların ihtiyaçlarını gidermek. Eğitim-öğretim, meslek edindirme çalışmalarında bulunmak, sağlık problemlerinin giderilmesi için çalışmalar yapmak, gerekli ise sağlık kuruluşlarında veya gönüllü sağlık ekipleri oluşturup evlerinde tedavi yoluna gitmek.

İhtiyaç sahibi insanların ve ailelerin, kimsesiz gençlerin, sosyal hayata kazanılmaların için sosyal ve sportif faaliyetlerde bulunmak. Bu gibi gençlerin eğitim-öğretim, barınma, meslek edindirme, evlendirilmeleri ile bu gibi konularda aile kurumlarına yardımcı olmak, bu gibi faaliyetleri yasalara uygun bir şekilde yapmak.

Deprem, sel, yangın, fırtına gibi doğal afetlerde zarar görenlere ayni ve nakdi yardımda bulunmak yolda kalmış, memleketine dönememiş kişilere gerekli yardımda bulunmak.

İş sahibi olmayan kişilerin topluma kazandırılması için açılmış ve açılacak kurslarda nitelikli insan olmalarını temin etmek, gerekirse iş bulma kurumu ve benzeri kurum kuruluşlarla yasal çerçevede projeler üretmek, bu projelere uygun her türlü faaliyeti yürütmek, mevcut projelere katılmak,

Meslek edindirme kursları gibi organizasyonlar yaparak ve yapılmış olanlara veya ileride yapılacaklara katılarak özellikle ev hanımlarının meslek ve beceri sahibi olmalarını temin etmek,

Özellikle ev hanımların yönelik olarak “Mikro Kredi” veya benzeri uygulamalar ile karşılıklı veya karşılıksız teknik veya nakdi destek sağlayarak iş sahibi olmalarını sağlamak.

İsmi her ne ad altında olursa olsun yasalara aykırı olmamak üzere Türkiye’nin her yerinde bulunan tüm ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını bölge ve yer farkı gözetmeksizin ihtiyaç süresince, ve ihtiyaç anında tam olarak gidermek ve yeniden muhtaç duruma düşmemelerini sağlamak için gerekli olun tüm çalışmaları yapmak ve yapılmakta olanlara katılmak. Yasalar çerçevesinde ve gerekli izinleri almak şartı ile yurt dışında doğal afete uğrayan mağdur kimseler ile diğer ihtiyaç sahiplerine de yardım etmek veya bu konuda faaliyet yapan diğer dernek, vakıf ve kuruluşlarla iş birliği yapmak, Amacın gerçekleştirilmesi için gerek görülmesi durumunda vakıf kurmak, federasyon kurmak veya kurulu bir federasyona katılmak, Gerekli izin alınarak derneklerin içinle kurabileceği tesisleri kurmak,

Uluslararası faaliyette bulunmak, yurt dışındaki dernek veya kuruluşlara üye olmak ve bu kuruluşlarla proje bazında ortak çalışmalar yapmak veya yardımlaşmak,

Gerekli izinler alınmak şartıyla yardım toplama faaliyetlerinde bulunmak ve yurt içinden ve yurt dışından bağış kabul etmek ve diğer Derneğin ana amacıdır.

Dernekçe Sürdürülecek Çalışma Konuları ve Biçimleri

Dernek, hizmetlerini gerçekleştirebilmek için ihtiyaç duyduğu binaları satın alır kiralar, taşınır ve taşınmaz mallar üzerinde her türlü ayni hak talebinde bulunur. Bunlar üzerine haklar koydurabilir. İşletir, gerekirse inşaat yapar veya yaptırabilir.

Dernek üyelerini ve dernekten faydalanana ihtiyaç sahibi kişiler ile kamuoyunu bilgilendirmek için amaç ve hizmetlerini anlatan her türlü toplantı, seminer, panel, kurs, konferans, temsil (tiyatro), gezi, festival, fuar, yarışma, kermes gibi halka açık gösteriler düzenler ve organize eder. Üyelerini ve kamuoyunu bilgilendirmek için kitap, gazete, broşür, afiş, dergi, albüm gibi her türlü yazılı ve basılı, televizyon programları, enteraktif cd.ler, kasetler, vcd veya dvd formatında tanıtım cd.leri gibi sesli-görüntülü yayınları yayımlamak ve yayınlattırmak için veya bu amaca hizmet edecek matbaa, radyo, televizyon ve sinema kültür ve sanat faaliyetleri kurar, yapar, satın alır ve yaptırır faaliyetlerde bulunur.

İhtiyaç sahiplerine ayni ve nakdi yardımların ulaşmasında otomobil, kamyon, minibüs, kamyonet gibi her türlü vasıtalardan faydalanır. Bu vasıtaları, kiralar, satın alır, satar.

İhtiyaç sahibi insanlar için verilen yardım maddelerini (gıda, yakacak, giyecek, ev eşyası, ilaç vs.) alır ve ihtiyaç sahiplerine dağıtır. Protez, ilaç, tıbbi alet ihtiyaçlarını gidermek, hastaların yurt içi ve yurt dışında tedavilerine yardımcı olmak, sağlık kuruluşları ve gönüllü elemanlarla birlikte çalışır. Aş evleri kurar, aş evlerinin ihtiyacını karşılamak için ticari faaliyetlerde bulunabilir, yapılan bağış ve yardımları kabul eder, hazır yemek fabrikalarıyla anlaşarak yemek yaptırabilir, kiralar, işletebilir.

Yaşı ilerlemiş, dışlanmış, kimsesizlerin bakımı, barınması için düşkünler evi ve huzur evi kurabilir. Dışarıda kalmış, horlanmış, kimsesiz kadınların çocuklarıyla birlikte barınabilecekleri sığınma evleri kurabilir. Bu işler için binalar kiralayabilir, inşa eder, satın alır.

İhtiyaç sahibi kimselerin el becerisi olan oya, dantel, çiçek, nakış, dikiş, boyama gibi el işleri yaptırarak bütçelerine katkıda bulunmak maksadıyla, derneğin kuracağı veya ortak olacağı işletmeler aracılığıyla yaptıkları ürünlerin ticaretini yapar ve onlara yardımcı olur.

Dışarıda kalmış, yardıma muhtaç kimselerin gelecekte birer potansiyel suçlu olmamaları, yarınlarına güvenle bakabilmeleri için meslek edindirme (bilgisayar, marangozluk, demircilik, muhasebe, yabancı dil vs.) kursları açılabilir. Bu kursları işletebilir, kiralar veya kiraya verebilir. Bu kimselerin barınmaları için de yurtlar kurar ve işletir.

Amaçlarını gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu gelirleri temin maksadıyla, iktisadi, ticari ve sanayi işletmeleri kurar, ortaklıklar yapar, vakıflar ve yardım sandıklarıyla, belediyeler ve derneklerle işbirliği yapar. Sanayi ve ticari kuruluşlardan veya üretim yapan müesseselerden ayni ve nakdi, bağış ve yardımları kabul eder. Üretilen ürünleri pazarlar veya pazarlamaya yönelik ticari faaliyette bulunur.

Amaç ve hizmet konuların gerçekleştirebilmek için yardım toplama kanunu ile ilgili mevzuat ve tüzük hükümlerine uygun olarak yardım ve bağış toplar. Yardımları alır ve dağıtır. Şartlı ve şartsız bağışları kabul eder, bunları bağışlayanın isteğine uygun olarak dağıtır. Taşınır ve taşınmaz yardım ve bağışları alır. Bunları gerektiğinde satarak nakde çevirerek dernek amaçlarına uygun olarak kullanır. Kiraya verir, gerekirse yap-işlet-devret veya benzeri modeller ile üçüncü kişilere tahsis ederek gelir elde eder.

İhtiyaç sahibi kimseler içinden çalışabilecek olanlar İş Bulma Kurumu’na yönlendirir, İş Bulma Kurumu ile işsizliği azaltma gayesi ile yasal çerçevede her türlü proje hazırlar ve bunları uygulamak için gerekli çalışmaları yapar.

Derneğe gelir elde edebilecek müesseseler kurar, işletmeciliğini yapar, buralardan elde ettiği gelirleri de dernek faaliyetlerinde kullanır.

Yardım yapılacak kişilerin mali ve sosyal durumları araştırma yapılarak tespit edilir ve ihtiyaç sahiplerin Yönetim Kurulu kararı ile yardım yapılır. Tespitin ne şekilde ve nasıl yapılacağı, yardımın niteliği ve miktarı ile verilecek süre ve buna ilişkin prosedür konusunda Yönetim Kurulu yetkilidir. Bu konuda Muhtarlar, vakıflar, dernekler ve ilgili resmi kurumlarla işbirliği yapılır. Yönetim Kurulu dernek imkanlarına göre yardımlar yapar. Dernek, müracaat eden herkese yardım yapmak zorunda değildir.

Yoksulluğun azaltılması maksadı ile ihtiyaç sahiplerine destek sağlamak için gıda bankacılığı, mikro kredi ve mikro finans faaliyetlerini yapar ve ya benzeri uygulamaları yürütür. Özellikle ev hanımlarının gelir getirici faaliyetlerine karşılıklı ve karşılıksız olarak teknik, nakdi veya maddi yardımda bulunur. Karşılıklı verilen yardımların geri alınmasını temin ve kontrol eder. Gıda Bankacılığı ve Mikro Kredi gibi uygulamaların işleyiş şekli, prosedürü, iş akışı ve tüm uygulama biçimi Yönetim Kurulu tarafından hazırlanacak yönetmelikler ile yapılır.

Yasalara aykırı olmamak şartı veya bilgileri otomatik ya da elektronik olarak işleme tabi tutmuş sistemler kullanarak bağış kabul edebilir. Web sayfası tasarlayarak faaliyetlerinin üçüncü kişilere duyurulmasını sağlayabilir, sanal ortamın her türlü kolaylıklarını kullanır,

Dernek çalışmalarında kullanmak üzere her türlü araç bağışını kabul eder, satın alır, giderlerini karşılar.

Yol, köprü, çeşme, su şebekesi, dinlenme yeri, oyun parkı, okul, sosyal ve kültürel tesisler, ibadethane vb. yapıları yaptırır ve tamir işlerini üstlenir veya yapılmasına yardımcı olur.

İhtiyaç sahibi öğrencilere yurt içi ve yurt dışı her türlü eğitim öğretim yardımı yapar. Ayrıca yurt, kütüphane, dershane, etüt evleri, kurs, enstitü, ilmi araştırma ve geliştirme merkezleri, her kademede okullar açar ve bu tür müesseselere her türlü ayni ve nakdi yardımda bulunur.

Tüm yukarıdaki faaliyetlerin takip ve yürütülmesinde Yönetim Kurul yetkili ve görevlidir.

Derneğin Faaliyet Alanı

Dernek, sosyal ve kültürel alanda faaliyet gösterir.

Üye Olma Hakkı ve Üyelik İşlemleri

Madde 3- Fiil ehliyetine sahip bulunan ve derneğin amaç ve ilkelerini benimseyerek bu doğrultuda çalışmayı kabul eden ve Mevzuatın öngördüğü koşullarını taşıyan her gerçek ve tüzel kişi bu derneğe üye olma hakkına sahiptir. Ancak, yabancı gerçek kişilerin üye olabilmesi için Türkiye’de yerleşme hakkına sahip olması da gerekir. Onursal üyelik için bu koşul aranmaz.

Dernek başkanlığına yazılı olarak yapılacak üyelik başvurusu, dernek yönetim kurulunca en çok otuz gün içinde üyeliğe kabul veya isteğin reddi şeklinde karara bağlanır ve sonuç yazıyla başvuru sahibine bildirilir. Başvurusu kabul edilen üye, bu amaçla tutulacak deftere kaydedilir.

Derneğin asıl üyeleri, derneğin kurucuları ile müracaatları üzerine yönetim kurulunca üyeliğe kabul edilen kişilerdir.

Derneğe maddi ve manevi bakımdan önemli destek sağlamış bulunanlar yönetim kurulu kararı ile onursal üye olarak kabul edilebilir.

Derneğin şube sayısı üçe ulaştığında dernek merkezinde kayıtlı bulunanların üyelik kayıtları şubelere aktarılır. Yeni üyelik müracaatları şubelere yapılır. Üyeliğe kabul ve üyelikten silinme işlemleri şube yönetim kurulları tarafından yapılır ve en çok otuz gün içinde bir yazıyla Genel Merkeze bildirilir.

Üyelikten Çıkma

Madde 4- Her üye yazılı olarak bildirmek kaydıyla, dernekten çıkma hakkına sahiptir.

Üyenin istifa dilekçesi yönetim kuruluna ulaştığı anda çıkış işlemleri sonuçlanmış sayılır. Üyelikten ayrılma, üyenin derneğe olan birikmiş borçlarını sona erdirmez.

Üyelikten Çıkarılma

Madde 5- dernek üyeliğinden çıkarılmayı gerektiren haller:

Dernek tüzüğüne aykırı davranışlarda bulunmak,

Verilen görevlerden sürekli kaçınmak,

Yazılı ikazlara rağmen üyelik aidatını altı ay içinde ödememek

Dernek organlarınca verilen kararlara uymamak

Üye olma şartını kaybetmiş olmak,

Yukarıda sayılan durumlardan birinin tespiti halinde yönetim kurulu kararı ile üyelikten çıkarılabilir.

Dernekten çıkan veya çıkarılanlar, üye kayıt defterinden silinir ve dernek malvarlığında hak iddia edemez.

Dernek Organları

Madde 6- Derneğin organları aşağıda gösterilmiştir.

Genel kurul,

Yönetim kurulu,

Denetim kurulu,

Dernek Genel Kurulunun Kuruluş Şekli, Toplanma Zamanı ve Çağrı ve Toplantı Usul

Madde 7- Genel kurul, derneğin en yetkili karar organı olup; derneği kayıtlı üyelerden; şube sayısı üçe ulaştığında da şubenin doğal delegeleri ile şubede kayıtlı üyeler tarafından seçilmiş delegelerden oluşur.

Genel kurul;

1- Bu tüzükte belli edilen zamanda olağan,

2- Yönetim veya denetim kurulunun gerekli gördüğü hallerde veya dernek üyelerinden beşte birinin yazılı isteği üzerine otuz gün içinde olağanüstü toplanır.

Olağan genel kurul, 3 yılda bir, Nisan ayı içerisinde, yönetim kurulunca belirlenecek gün yer ve saatte toplanır.

Genel kurul toplantıya yönetim kurulunca çağrılır.

Yönetim kurulu, genel kurulu toplantıya çağırmazsa; üyelerden birinin başvurusu üzerine sulh hakimi, üç üyeyi genel kurulu toplantıya çağırmakla görevlendirir.

Çağrı Usulü*

Yönetim kurulu, dernek tüzüğüne göre genel kurula katılma hakkı bulunan üyelerin listesini düzenler Genel kurula katılma hakkı bulunan üyeler, en az on beş gün önceden, günü, saati, yeri ve gündemi bir gazetede ilan edilmek veya yazılı ya da elektronik posta ile bildirilmek suretiyle toplantıya çağrılır. Bu çağrıda, çoğunluk sağlanamaması sebebiyle toplantı yapılamazsa, ikinci toplantının hangi gün, saat ve yerde yapılacağı da belirtilir. İlk toplantı ile ikinci toplantı arasındaki süre yedi günde az, altmış günden fazla olamaz.

Toplantı, çoğunluk sağlanamaması sebebinin dışında başka bir nedenle geri bırakılırsa, bu durum geri bırakma sebepleri de belirtilmek suretiyle, ilk toplantı için yapılan çağrı usulüne uygun olarak üyelere duyurulur. İkinci toplantının geri bırakma tarihinden itibaren en geç altı ay içinde yapılması zorunludur. Üyeler ikinci toplantıya, birinci fıkrada belirtilen esaslara göre yeniden çağrılır.

Genel kurul toplantısı bir defadan fazla geri bırakılamaz.

Toplantı Usulü*

Genel kurul, katılma hakkı bulunan üyelerin salt çoğunluğunun, tüzük değişikliği ve derneğin feshi hallerinde ise üçte ikisinin katılımıyla toplanır; çoğunluğun sağlanamaması sebebiyle toplantının ertelenmesi durumunda ikinci toplantıda çoğunluk aranmaz. Ancak, bu toplantıya katılan üye sayısı, yönetim ve denetim kurulları üye tam sayısının iki katından az olamaz.

Genel kurula katılma hakkı bulunan üyelerin listesi toplantı yerinde hazır bulundurulur.

Toplantı yerine girecek üyelerin resmi makamlarca verilmiş kimlik belgeleri, yönetim kurulu üyeleri veya yönetim kurulunca görevlendirilecek görevliler tarafından kontrol edilir.

Üyeler, yönetim kurulunca düzenlenen listedeki adları karşısına imza koyarak toplantı yerine girerler.

Toplantı yeter sayısı sağlanmışsa durum bir tutanakla tespit edilir ve toplantı yönetim kurulu başkanı veya görevlendireceği yönetim kurulu üyelerinden biri tarafından açılır. Toplantı yeter sayısı sağlanamaması halinde de yönetim kurulunca bir tutanak düzenlenir.

Açılıştan sonra, toplantıyı yönetmek üzere bir başkan ve yeteri kadar başkan vekili ile yazman seçilerek divan heyeti oluşturulur.

Dernek organlarının seçimi ile yapılacak oylamalarda oy kullanan üyelerin divan heyetine kimliklerini göstermeleri ve hazirun listesindeki isimlerinin karşılarını imzalamaları zorunludur.

Toplantının yönetimi ve güvenliğinin sağlanmasını divan başkanına aittir.

Genel kurulda, yalnızca gündemde yer alan maddeler görüşülür. Ancak toplantıda hazır bulunan üyelerin onda biri tarafından görüşülmesi yazılı olarak istenen konuların gündeme alınması zorunludur.

Genel kurulda her üyenin bir oy hakkı vardır; üye oyunu şahsen kullanmak zorundadır. Onursal üyeler genel kurul toplantılarına katılabilir ancak oy kullanamazlar. Tüzel kişinin üye olması halinde, tüzel kişinin yönetim kurulu başkanı veya temsille görevlendireceği kişi oy kullanır.

Toplantıda görüşülen konular ve alınan kararlar bir tutanağa yazılır ve divan başkanı ile yazmanlar tarafından birlikte imzalanır. Toplantı sonunda, tutanak diğer belgeler yönetim kurulu başkanına teslim edilir. Yönetim kurulu başkanı bu belgelerin korunmasından ve yeni seçilen yönetim kuruluna yedi gün içinde teslim etmekten sorumludur.

Genel Kurulun Oy Kullanma ve Karar Alma Usul ve Şekilleri

Madde 8- Genel kurulda, aksine karar alınmamışsa, yönetim ve denetim kurulu üyelerin seçimleri gizli oylama ile diğer konudaki kararlar ise açık olarak oylanır. Gizli oylar, toplantı başkanı tarafından mühürlenmiş kağıtların veya oy pusulalarının üyeler tarafından gereği yapıldıktan sonra içi boş bir kaba atılması ile toplanan ve oy vermenin bitiminden sonra açık dökümü yapılarak belirlenen oylardır.

Açık oylamada, genel kurul başkanının belirteceği yöntem uygulanır.

Genel kurul kararları, toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğu ile alınır. Şu kadar ki, tüzük değişikliği ve derneğin feshi kararları, ancak toplantıya katılan üyelerin üç te iki çoğunluğu ile alınabilir.

Toplantısız veya Çağrısız Alınan Kararlar*

Bütün üyelerin bir araya gelmeksizin yazılı katılımıyla alınan kararlar ile dernek üyelerinin tamamının bu tüzükte yazılı çağrı usulüne uymaksızın bir araya gelerek aldığı kararlar geçerlidir. Bu şekilde karar alınması olağan toplantı yerine geçmez.

Genel Kurulun Görev ve Yetkileri

Madde 9- Aşağıda yazılı hususlar genel kurulca görüşülüp karara bağlanır.

Dernek organlarının seçilmesi

Dernek tüzüğünün değiştirilmesi

Yönetim ve Denetim kurulları raporlarının görüşülmesi ve yönetim kurulunun ibrası

Yönetim kurulunca hazırlanan bütçenin görüşülüp aynen veya değiştirilerek kabul edilmesi

Derneğin diğer organlarının denetlenmesi ve gerek görüldüğünde haklı sebeplerle onların görevden alınması

Üyeliğin reddi veya üyelikten çıkarma hakkında verilen yönetim kurulu kararlarına karşı yapılan itirazların incelenmesi ve karara bağlanması,

Dernek için gerekli olan taşınmaz malların satın alınması veya mevcut taşınmaz malların satılması hususunda yönetim kuruluna yetki verilmesi

Yönetim kurulunca dernek çalışmaları ile ilgili olarak hazırlanacak yönetmelikleri inceleyip aynen veya değiştirilerek onaylanması,

Dernek yönetim ve denetim kurullarının kamu görevlisi olmayan başkan ve üyelerine verilecek ücret ile her türlü ödenek, yolluk ve tazminatlar ile dernek hizmetleri için görevlendirilecek üyelere verilecek gündelik ve yolluk miktarlarının tespit edilmesi,

Derneğin federasyona katılması ve ayrılmasının kararlaştırılması ve bu hususta yönetim kuruluna yetki verilmesi,

Derneğin şubelerinin açılmasının kararlaştırılması ve bu hususta yönetim kuruluna yetki verilmesi

Derneğin uluslararası faaliyette bulunması, yurt dışındaki dernek ve kuruluşlara üye olarak katılması veya ayrılması,

Derneğin vakıf kurması,

Derneğin fesih edilmesi,

Yönetim kurulunun diğer önerilerinin incelenip karara bağlanması,

Derneğin en yetkili organı olarak derneğin diğer bir organına verilmemiş olan işlerin görülmesi ve yetkilerinin kullanılması,

Mevzuatta genel kurulca yapılması belirtilen diğer görevlerin yerine getirilmesi,

Yönetim Kurulunun Teşkili, Görev ve Yetkileri

Maddi 10- Yönetim kurulu beş asıl ve beş yedek üye olarak genel kurulca seçilir.

Yönetim kurulu, seçimden sonraki ilk toplantısında bir kararla görev bölüşümü yaparak başkan, b. Yardımcısı, sekreter, sayman ve üye’yi belirler.

Yönetim kurulu, tüm üyelerin haber edilmesi şartı ile her zaman toplantıya çağrılabilir. Üye tam sayının yarısından bir fazlasının hazır bulunması ile toplanır. Kararlar, toplantıya katılan üye tam sayısının salt çoğunluğu ile alınır.

Yönetim kurulu asıl üyeliğinde istifa veya başka sebeplerden dolayı boşalma olduğu takdirde genel kurulda aldığı oy çokluğu sırasına göre yedek üyelerin göreve çağrılması mecburidir.

Yönetim Kurulun Görev ve Yetkileri

Yönetim kurulu aşağıdaki hususları yerine getirir.

Derneği temsil etmek veya bu hususta kendi üyelerinden birine veya bir üçüncü kişiye yetki vermek,

Gelir gider hesaplarına ilişkin işlemleri yapmak ve gelecek döneme ait bütçeyi hazırlayarak genel kurula sunmak,

Derneğin çalışmaları ile ilgili yönetmelikleri hazırlayarak genel kurul onayına sunmak,

Genel kurulun verdiği yetkiyle taşınmaz mal satın almak, derneği ait taşınır ve taşınmaz malları satmak, bina veya tesis inşa ettirmek, kira sözleşmesi yapmak, dernek lehine rehin ipotek veya ayni haklar tesis ettirmek,

Genel kurulun verdiği yetki ile şube açmaya ilişkin işlemlerin yürütülmesini sağlamak,

Derneğin şubelerinin denetlenmesini sağlamak ve gerek görüldüğünde haklı sebeplerle şube yönetim kurullarını görevden almak,

Gerekli görülen yerlerde temsilcilik açılmasını sağlamak,

Genel kurulda alınan kararları uygulamak,

Her faaliyet yılı sonunda derneğin işletme hesabı tablosu veya bilanço ve gelir tablosu ile yönetim kurulu çalışmalarını açıklayan raporunu düzenlemek, toplandığında genel kurula sunmak,

Bütçenin uygulanmasını sağlamak,

Derneğe üye alınması veya üyelikten çıkarılma hususlarında karar vermek,

Derneğin amacını gerçekleştirmek için yetkisi dahilinde her çeşit kararı almak ve uygulamak

Mevzuatın kendisine verdiği diğer görevleri yapmak ve yetkileri kullanmak

Denetim Kurulunun Teşkili, Görev ve Yetkileri

Madde 11- Denetim kurulu, üç asıl ve üç yedek üye olarak genel kurulca seçilir.

Denetim kurulu asıl üyeliğinde istifa veya başka sebeplerden dolayı boşalma olduğu takdirde genel kurulda aldığı oy çokluğu sırasına göre yedek üyelerin göreve çağrılması mecburidir.

Denetim Kurulu Görev ve Yetkileri

Denetim kurulu; derneği, tüzüğünde gösterilen amaç ve amacın gerçekleştirilmesi için sürdürüleceği belirtilen çalışma ve konuları doğrultusunda faaliyet gösterip göstermediğini defter, hesap ve kayıtların mevzuata ve dernek tüzüğüne uygun olarak tutulup tutulmadığını, dernek tüzüğünde tespit edilen esas ve usullere göre ve bir yılı geçmeyen aralıklarla denetler ve denetim sonuçlarını bir rapor halinde yönetim kuruluna ve toplandığında genel kurula sunar.

Denetim kurulu, gerektiğinde genel kurulu toplantıya çağırır.

Derneğin Gelir Kaynakları

Madde 12- Derneğin gelir kaynakları aşağıda sayılmıştır.

Üye aidatı: Üyelerden giriş ödentisi olarak 10 lira, aylık olarak ta 1 lira alınır. Bu miktarı artırmaya veya eksiltmeye genel kurul yetkilidir,

Şube ödentisi: Derneğin genel giderlerini karşılamak üzere şubeler tarafından tahsil edilen üye ödentilerinin %50’si altı ayda bir genel merkeze gönderilir.

Gerçek ve tüzel kişilerin kendi isteği ile derneğe yaptıkları bağış ve yardımlar,

Dernek tarafından tertiplenen çay, kermes, yemekli toplantı, gezi ve eğlence, temsil, konser, spor yarışması ve konferans gibi faaliyetlerden sağlanan gelirler,

Derneğin mal varlığından elde edilen gelirler,

Yardım toplama hakkındaki mevzuat hükümlerine uygun olarak toplanacak bağış ve yardımlar,

Derneğin, amacını gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu geliri temin etmek amacıyla giriştiği ticari faaliyetlerden elde edilen kazançlar,

Diğer gelirler.

Derneğin Defter Tutma Esas ve Usulleri ve Tutulacak Defterler

Madde 13- Defter tutma esasları;

Dernekte, işletme hesabına göre defter tutulur. Ancak, yıllık brüt gelirin dernekler yönetmeliğinin 31. Maddesinde belirtilen miktarı aşması durumunda takip eden hesap döneminden başlayarak bilanço esasına göre defter tutulur.

Bilanço esasına geçilmesi durumunda, üst üste iki hesap döneminde yukarıda belirtilen haddin altına düşülürse, takip eden yıldan itibaren işletme hesabı esasına dönülebilir.

Yukarıda belirtilen hadde bağlı kalmaksızın yönetim kurulu kararı ile bilanço esasına göre defter tutulabilir.

Derneğin ticari işletmesi açılması durumunda, bu ticari işletme için ayrıca Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre defter tutulur.

Kayıt Usulü

Derneğin defter ve kayıtları Dernekler Yönetmeliğinde belirtilen usul ve esasa uygun olarak tutulur.

Tutulacak Defterler

Dernekte, aşağıda yazılı defterler tutulur.

a) İşletme hesabı esasında tutulacak defterler ve uyulacak esaslar aşağıdaki gibidir:

Karar Defteri: yönetim kurulu kararları tarih ve numara sırasıyla bu deftere yazılır ve kararların altı toplantıya katılan üyelerce imzalanır.

Üye Kayıt Defteri: derneğe üye olarak girenlerin kimlik bilgileri, derneği giriş ve çıkış tarihleri bu deftere işlenir. Üyelerin ödedikleri giriş ve yıllık aidat miktarları bu deftere işlenebilir.

Evrak Kayıt Defteri: Gelen ve giden evraklar, tarih ve sıra numarası ile bu deftere kaydedilir. Gelen evrakın asılları ve giden evrakın kopyaları dosyalanır. Elektronik posta yoluyla gelen veya giden evraklar çıktısı alınmak suretiyle saklanır.

Demirbaş Defteri: Derneğe ait demirbaşların edinme tarihi ve şekli ile kullanıldıkları veya verildikleri yerler ve kullanım sürelerini dolduranların kayıttan düşürülesi bu deftere işlenir.

İşletme Hesabı Defteri: Dernek adına alınan gelirler ve yapılan giderler açık ve düzenli olarak bu deftere işlenir.

Alındı Belgesi Kayıt Defteri: Alındı belgelerinin seri ve sıra numaraları, bu belgeleri alan ve iade edenlerin adı, soyadı ve imzaları ile aldıkları ve iade ettikleri tarihler bu deftere işlenir.

b)Bilanço esasında tutulacak defterler ve uyulacak esaslar aşağıdaki gibidir:

1-(a) bendinin 1,2,3 ve 6’ncı alt bentlerinde kayıtlı defterler bilanço esasında defter tutulması durumunda da tutulur.

2- Yevmiye defteri, Büyük Defter ve Envanter Defterleri: Bu defterlerin tutulma usulü ile kayıt şekli Vergi Usul Kanunu ile bu Kanununun Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye istinaden yayımlanan Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğleri esaslarına göre yapılır.

Defterlerin Tasdiki

Dernekte, tutulması zorunlu olan defterler kullanmaya başlamadan önce il dernekler müdürlüğüne veya notere tasdik ettirilir. Bu defterlerin kullanılmasına sayfaları bitene kadar devam edilir ve defterlerin ara tasdiki yapılmaz. Ancak, bilanço esasına göre tutulan defterler ile form veya sürekli form yapraklı defterlerin, kullanılacağı yıldan önce gelen son ayda, her yıl yeniden tasdik ettirilmesi zorunludur.

Derneğin Gelir ve Gider İşlemleri*

Madde 14- Gelir ve gider belgeleri;

Dernek gelirleri, (dernekler yönetmeliği EK-17’de örneği bulunan) “Alındı Belgesi” ile tahsil edilir. Dernek gelirlerinin bankalar aracılığı ile tahsili halinde banka tarafından düzenlenen dekont veya hesap özeti gibi belgeler alındı belgesi yerine geçer.

Dernek giderleri ise fatura, perakende satış fişi, serbest meslek makbuzu gibi harcama belgeleri ile yapılır. Ancak derneğin, Gelir Vergisi Kanununun 94’üncü maddesi kapsamında bulanan ödemeleri için Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre gider pusulası, bu kapsamda da bulunmayan ödemeleri için (Dernekler Yönetmeliği EK-13’te örneği bulunan) “Gider Makbuzu” düzenlenir.

Dernek tarafından kişi, kurum veya kuruluşlara yapılacak bedelsiz mal ve hizmet teslimleri (Dernek Yönetmeliği EK-14’te örneği bulanan) “Ayni Yardım Teslim Belgesi” ile yapılır. Kişi, kurum veya kuruluşlar tarafından derneğe yapılacak bedelsiz mal ve hizmet teslimleri ise (Dernekler Yönetmeliği EK-15’te örneği bulunan) “Ayni Bağış Alındı Belgesi” ile kabul edilir.

Alındı Belgeleri

Dernek gelirlerinin tahsilinde kullanılacak “Alındı Belgeleri” (Dernekler Yönetmeliği EK-17’de gösterilen biçim ve ebatta) yönetim kurulu kararıyla, matbaaya bastırılır.

Alındı belgelerinin bastırılması ve kontrolü, matbaadan teslim alınması, deftere kaydedilmesi, eski ve yeni saymanlar arasında devir teslimi ve alındı belgesi ile dernek adına gelir tahsil edecek kişi veya kişiler tarafından bu alında belgelerinin kullanımına ve toplanılan gelirlerin teslimine ilişkin hususlarda Dernekler Yönetmeliğinin ilgili hükümlerine göre hareket edilir.

Yetki Belgesi

Dernek adına gelir tahsil edecek kişi veya kişiler, yetki süresi de belirtilmek suretiyle, yönetim kurulu kararı ile tespit edilir. Gelir tahsil edecek kişilerin açık kimliği, imzası ve fotoğraflarını ihtiva eden (Dernekler Yönetmeliği EK-19’da örneği bulunan) “Yetki Belgesi” dernek tarafından üç nüsha olarak düzenlenerek, dernek yönetim kurulu başkanınca onaylanır. Yetki belgesi ile ilgili değişiklikler yönetim kurul başkanınca, on beş gün içerisinde dernekler birimine bildirilir.

Dernek adına gelir tahsil edecek kişiler, ancak adlarına düzenlenen yetki belgelerinin bir suretinin dernekler birimine verilmesinden itibaren gelir tahsil etmeye başlayabilirler.

Yetki belgesinin kullanımı, yenilenmesi, iadesi ve sair hususlarda Dernekler Yönetmeliğinin ilgili hükümlerine göre hareket edilir.

Gelir ve Gider Belgelerinin Saklanma süresi

Defterler hariç olmak üzere, dernek tarafından kullanılan alındı belgeleri, harcama belgeleri ve diğer belgeler özel kanunlarda belirtilen süreler saklı kalmak üzere, kaydedildikleri defterlerdeki sayı ve tarih düzenine uygun olarak 5 yıl süreyle saklanır.

Beyanname Verilmesi*

Madde 15- Derneğin, bir önceki yıla ait faaliyetleri ile gelir ve gider işlemlerinin yılsonu itibarıyla sonuçlarına ilişkin (Dernekler Yönetmeliği EK-21’de sunulan) “Dernek Beyannamesi” dernek yönetim kurulu tarafından onaylandıktan sonra, her takvim yılının ilk dört ayı içinde dernek başkanı tarafından ilgili mülki idari amirliğine verilir.

Bildirim Yükümlülüğü*

Madde 16- Mülki amirliğe yapılacak bildirimler;

Genel Kurul Sonuç Bildirimi

Olağan ve olağanüstü genel kurul toplantılarını izleyen otuz gün içinde, yönetim ve denetim kurulları ile diğer organlara seçilen asıl ve yedek üyeleri içeren (Dernekler Yönetmeliği EK-3’te sunulan) “Genel Kurul Sonuç Bildirimi” ve ekleri yönetim kurulu başkanı tarafından ilgili mülki amirliğine bildirilir.

Genel kurul sonuç bildirimine;

Divan başkanı, başkan yardımcıları ve yazman tarafından imzalanmış genel kurul toplantı tutanağı örneği,

Tüzük değişikliği yapılmışsa, tüzüğün değişen maddelerinin yeni ve eski şekli ile dernek tüzüğünün son şeklinin her sayfası yönetim kurulunca imzalanmış örneği, eklenir.

Taşınmazların Bildirilmesi

Derneğin edindiği taşınmazlar tapuya tescilinden itibaren otuz gün içinde (Dernekler Yönetmeliği EK-26’da sunulan) “Taşınmaz Mal Bildirimi”ni doldurmak suretiyle mülki idare amirliğine bildirir.

Yurtdışından Yardım Alma Bildirimi

Dernek tarafından, yurtdışından yardım alınacak olması durumunda yardım alınmadan önce (Dernekler Yönetmeliği EK-4’te belirtilen) “Yurtdışından Yardım Alma Bildirimi” iki nüsha olarak doldurulup mülki idari amirliğine bildirimde bulunurlar.

Bildirim formuna, yurt dışından yardım alınması hususunda alınmış yönetim kurulu kararı örneği, varsa bu konuda düzenlenen protokol, sözleşme ve benzeri belgeler ile yardımın aktarıldığı hesaba ilişkin dekont, ekstra ve benzeri belgenin bir örneği de eklenir.

Nakdi yardımların bankalar aracılığıyla alınması ve kullanılmadan önce bildirim

şartının yerine getirilmesi zorunludur.

Kamu Kurum ve Kuruluşları İle Birlikte Yürütülen Ortak Projelerle İlgili Bildirim

Derneğin görev alanına ilişkin konularda kamu kurum ve kuruluşları ile yürüttüğü ortak projelerle ilgili olarak yapılan protokol ve projenin örneği (Dernekler Yönetmeliği EK-23’de gösterilen) “Proje Bildirimi”ne eklenerek, protokol tarihin izleyen bir ay içinde dernek merkezinin bulunduğu yerin valiliğine verilir.

Değişikliklerin Bildirilmesi

Derneğin yerleşim yerinde meydana gelen değişiklik (Dernekler Yönetmeliği EK-24’te belirtilen) “Yerleşim Yeri Değişiklik Bildirimi”; genel kurul toplantısı dışında dernek organlarında meydana gelen değişiklikler (Dernek Yönetmeliği EK-25’te belirtilen) “Dernek Organlarındaki Değişiklik Bildirimi” doldurulmak suretiyle, değişikliği izleyen otuz gün içinde mülki idare amirliğine bildirilir.

Dernek tüzüğünde yapılan değişiklikler de tüzük değişikliğinin yapıldığı genel kurul toplantısını izleyen otuz gün içinde, genel kurul sonuç bildirimi ekinde mülki idare amirliğine bildirilir.

Derneğin içi Denetimi

Madde17- Dernekte genel kurul, yönetim kurulu veya denetim kurulu tarafından iç denetim yapılabileceği gibi, bağımsız denetim kuruluşlarına da denetim yaptırılabilir. Genel kurul, yönetim kurulu veya bağımsız denetim kuruluşlarınca denetim yapılmış olması, denetim kurulunun yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.

Denetim kurulu tarafından en geç yılda bir defa derneğin denetimi gerçekleştirilir. Genel kurul veya yönetim kurulu, gerek görülen hallerde denetim yapabilir veya bağımsız denetim kuruluşlarına denetim yaptırabilir.

Derneğin Borçlanma Usulleri

Madde 18- Dernek amacını gerçekleştirmek ve faaliyetlerini yürütebilmek için ihtiyaç duyulması halinde yönetim kurulu kararı ile borçlanma yapabilir. Bu borçlanma kredili mal ve hizmet alımı konularında olabileceği gibi nakit olarak ta yapılabilir. Ancak bu borçlanma, derneğin gelir kaynakları ile karşılanamayacak miktarlarda ve derneği ödeme güçlüğüne düşürecek nitelikte yapılamaz.

Derneğin Şubelerinin Kuruluşu

Madde 19- Dernek, gerekli görülen yerlerde genel kurul kararıyla şube açabilir.

Bu amaçla dernek yönetim kurulunca yetki verilen en az üç kişilik kurucular kurulu, Dernekler Yönetmeliği’nde belirtilen şube kuruluş bildirimini ve gerekli belgeleri, şube açılacak yerin en büyük mülki amirliğine verir.

Şubelerin Görev ve Yetkileri

Madde 20- Şubeler, tüzel kişiliği olamayan, dernek amaç ve hizmet konuları doğrultusunda özerk faaliyetlerde bulunmakla görev ve yetkili, tüm işlemlerinden doğan alacak ve borçlarından ötürü kendisinin sorumlu olduğu dernek iç örgütüdür.

Şubelerin Organları ve Şubelere Uygulanacak Hükümler

Madde 21- Şubenin organları, genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kurulu’dur.

Genel kurul, şubenin kayıtlı üyelerinden oluşur. Yönetim kurulu, yedi asıl ve yedi yedek, denetim kurulu ise üç asıl üç yedek üye olarak şube genel kurulunca seçilir.

Bu organların görev ve yetkileri ile bu tüzükte yer alan dernekle ilgili diğer hükümler, mevzuatın öngördüğü çerçevede şubede de uygulanır.

Şubelerin Genel Kurullarının Toplanma Zamanı ve Genel Merkez Genel Kurulunda Nasıl Temsil Edileceği

Madde 22- Şubeler, genel kurul olağan toplantılarını genel merkez genel kurulu toplantısından en az iki ay önce bitirmek zorundadırlar.

Şubelerin olağan genel kurulu, 3 yılda bir Şubat ayı içerisinde, şube yönetim kurulunca belirlenecek gün yer ve saatte toplanır.

Şubeler, genel kurul sonuç bildiriminin bir örneğini toplantının yapıldığı tarihi izleyen otuz gün içinde mülki idare amirliğine ve dernek genel merkezine bildirmek zorundadırlar.

Şubeler, genel merkez genel kurulunda seçimlik ve doğal delegelerle temsil edilir. Şubelerin yönetim ve denetim kurulu başkanları doğal delege olarak, şubede kayıtlı her yirmi (20) üye için bir (1), arta kalan üye sayısı 10’dan fazla veya toplam üye sayısı 20’den az ise bu üyeler içinde bir olmak üzere seçilecek delegeler de seçimlik delege olarak, şubeyi temsilen genel merkez genel kuruluna katılma hakkına sahiptir.

Genel merkez genel kuruluna en son şube genel kurulunda seçilen delegeler katılır. Genel merkez yönetim ve denetim kurulu üyeleri genel merkez genel kuruluna katılır, ancak şube adına delege seçilmedikleri sürece oy kullanamazlar.

Şubelerin yönetim veya denetim kurulunda görevli olanlar genel merkez yönetim veya denetim kuruluna seçildiklerinde şubedeki görevinden ayrılırlar.

Temsilcilik Açma*

Madde 23- Dernek, gerekli gördüğü yerlerde dernek faaliyetlerini yürütmek amacıyla yönetim kurul kararıyla temsilcilik açabilir. Temsilciliğin adresi, yönetim kurulu kararıyla temsilci olarak görevlendirilen kişi veya kişiler tarafından o yerin mülkü idare amirliğine yazılı olarak bildirilir. Temsilcilik, dernek genel kurulunda temsil edilmez. Şubeler temsilcilik açamazlar.

Tüzüğün Ne Şekilde Değiştirileceği

Madde 24- Tüzük değişikliği genel kurul kararı ile yapılabilir.

Genel kurulda tüzük değişikliği yapılabilmesi için genel kurula katılma ve oy kullanma hakkı bulunan üyelerin 2/3 çoğunluğu aranır.

Çoğunluğun sağlanamaması sebebiyle toplantının ertelenmesi durumunda ikinci toplantıda çoğunluk aranmaz. Ancak, bu toplantıya katılan üye sayısı, yönetim ve denetim kurulları üye tam sayısının iki katından az olamaz.

Tüzük değişikliği için gerekli olan karar çoğunluğu toplantıya katılan ve oy kullanma hakkı bulunan üyelerin oylarını 2/3’ü dür. Genel kurulda tüzük değişikliği oylaması açık olarak yapılır.

Derneğin feshi ve Mal Varlığının Tasfiye Şekli

Madde 25- Genel kurul, her zaman derneğin feshine karar verebilir.

Genel kurulda fesih konusunun görüşülebilmesi için genel kurula katılma ve oy kullanma hakkı bulunan üyelerin 2/3 çoğunluğu aranır. Çoğunluğun sağlanamaması sebebiyle toplantının ertelenmesi durumunda ikinci toplantıda çoğunluk aranmaz. Ancak bu toplantıya katılan üye sayısı, yönetim ve denetim kurulları üye tam sayısının iki katından az olamaz.

Fesih kararının alınabilmesi için gerekli olan karar çoğunluğu toplantıya katılan ve oy kullanma hakkı bulunan üyelerin oylarının 2/3’ü dür. Genel kurulda fesih kararı oylaması açık olarak yapılır.

Tasfiye İşlemleri

Genel kurulca fesih kararı verildiğinde, derneğin para, mal ve haklarının tasfiyesi son yönetim kurulu üyelerinden oluşan tasfiye kurulunca yapılır. Bu işlemlere, feshe ilişkin genel kurul kararının alındığı veya kendiliğinden sona erme halinin kesinleştiği tarihten itibaren başlanır. Tasfiye süresi içinde bütün işlemlerde dernek adında tasfiye halinde “Gümüşhanevi Derneği” ibaresi kullanılır.

Fesih halinde, derneğin tüm para, mal ve hakları Medine Vakfı Erzincan Şubesi’ne devredilir.

Tasfiye kurulu, mevzuata uygun olanak derneğin para, mal ve haklarının tasfiyesi işlemlerini baştan sonuna kadar tamamlamakla görevli ve yetkilidir. Bu kurul, önce derneğin hesaplarını inceler. İnceleme esnasında derneğe ait defterler, alındı belgeleri, harcama belgeleri, tapu ve banka kayıtları ile diğer belgelerinin tespiti yapılarak varlık ve yükümlülükleri bir tutanağa bağlanır. Tasfiye işlemleri sırasında derneğin alacaklılarına çağrıda bulunulur ve varsa malları paraya çevrilerek alacaklılara ödenir. Derneğin alacaklı olması durumunda alacaklar tahsil edilir. Alacakların tahsil edilmesi ve borçların ödenmesinden sonra kalan tüm para, mal ve hakları, tüzükte belirlenen yere devredilir.

Tasfiyeye ilişkin tüm işlemler tasfiye tutanağında gösterilir ve tasfiye işlemleri, mülki idare amirliklerince haklı bir nedene dayanılarak verilen ek süreler hariç üç ay içinde tamamlanır.

Derneğin para, mal ve haklarının tasfiye ve intikal işlemlerinin tamamlanmasını müteakip tasfiye kurulu tarafından durumun yedi gün içinde bir yazı ile dernek merkezinin bulunduğu yerin mülki idare amirliğine bildirilmesi ve bu yazıya tasfiye tutanağının da eklenmesi zorunludur.

Derneğin defter ve bilgelerini tasfiye kurulu sıfatıyla son yönetim kurulu üyelir saklamakla görevlidir. Bu görev, bir yönetim kurulu üyesine de verilebilir. Bu defter ve bilgelerin saklanma süresi 5 yıldır.

Hüküm Eksikliği

Madde 26- Bu tüzükte belirtilmemiş hususlarda dernekler Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve bu kanunlara atfen çıkartılmış olan Dernekler Yönetmeliği ve ilgili mevzuatın dernekler hakkındaki hükümleri uygulanır.

Gümüşhanevi Derneği - GİMER (Gümüş İlim Merkezi)

Canca Mahallesi - Zanka Caddesi
No:6 / GÜMÜŞHANE

© 2024 - Gümüşhânevî Derneği, İSDEF (İsmailağa Dernekler Federasyonu) üyesidir.