İlmî Şahsiyeti

Gümüşhânevî hazretleri, talebelerinden birine verdiği icazette şunları söylüyor:

“Bu aciz kula Cenâb-ı Hak ikramlarda bulunmuş, onu itaatlerin en üstünü ile meşgul etmiş ve ibadetlerin en büyüğünde çalıştırmıştır ki o da şerefli ilmi talep etme işidir. Zira insan Allahu Teâlâ’nın rızasını istemekte, ihlas sahibi olduğu, çirkin olan gösteriş ve desinlerden uzak bulunduğu zaman, ilâhî emirle mükellef olanlar arasında temayüz eder ve şeref kazanır. Aksi halde ilim, sahibine vebal olur.”

Kulluk ve yaratılış gayesinin Cenâb-ı Hakk’ın vahdâniyetine ermek olduğunu ifade eden Gümüşhânevî, kişiyi bu gayeye götüren sebeplerin başında ilmi görmektedir. Gerek meşrebi, gerekse tasavvuf ve tarikat anlayışı bakımından ilme ve ilim tahsiline ağırlık verilmesini isteyen Gümüşhânevî’nin eserleri, sohbetleri ve talebelerinin hususiyeti de bunu yansıtmaktadır.

Bütün eserlerini Arapça yazmış olması, Mısır’daki derslerini Arapça takrîri, onun yazacak ve okutacak derecede Arapça’ya vukûfiyetinin, dolayısıyla ilmî kudretinin delilidir.

Vasiyetlerinde “Amelleriniz, tahsiliniz ve ahlâkınızla alim olup insanlara seviyelerine göre hitap ediniz. Alimlerin zalim ve inatçılarından olmayınız. Daima müzâkere, Hak ve hakikati izhar için ilminizi ve araştırmalarınızı artırınız.” diyen Gümüşhânevî (ks.), bu konudaki hassasiyetini göstermektedir. Kendisi de ilme ve ilmî araştırmalara büyük önem vermiş, ömrünün 28 senesini kitap yazmaya vakfetmiş, nice geceleri uykusuz geçirip; durup dinlenmeden çalışmıştır.

Halifelerinden Kastamonulu Hasan Hilmi Efendi bir defasında altı ay boyunca geceleri hiç uyumadığını anlatarak şöyle demektedir: “Çok uzun süren bu dönem içerisinde, öğleye az bir zaman kala kıbleye karşı döner, başına bir havlu örterek uyumaya çalışırdı. Böyle yaparken de her defasında çevresindekilere, ‘öğle ezanına az bir zaman kala beni uyandırın’ diye tenbih ettiği halde her defasında kendiliğinden uyandığı için onu uyandırmak hiç kimseye nasip olmamıştır.”

Gümüşhânevî (ks.), tekkesinde kurduğu yardımlaşma ve yatırım sandığında biriken sermaye ile büyükçe bir matbaa satın alarak, ilmî eserlerin ilim erbabına bedelsiz ve hediye usûlü dağıtılarak, ilmin daha verimli ve yaygın hale getirilmesine gayret göstermişti. Aynı sermayeden tahsis edilen beşyüzer altınlık vakıflarla İstanbul, Bayburt, Rize ve Of’ta 18 bin ciltlik dört ayrı kütüphane tesis edilerek ilmin Anadolu’da da yayılması temin edilmeye çalışılmıştır.

Tekkeler, zamanın şartları ve imkânları dahilinde içtimâî hayata yön veren çeşitli faaliyetleri tarihin her döneminde gerçekleştirmişlerdir. Ancak Gümüşhâneli Dergâhı’nın toplumun ihtiyaçlarına ve zamanın şartlarına hitap eden böyle verimli bir metotla ilmî, iktisâdî ve içtimâî gayeleri hedef alan bir usul ile ortaya çıkması üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir husustur.

İlme ve Sünnet-i Seniye’ye uymaya ayrı bir önem verdiği görülen Gümüşhânevî’nin ikinci büyük hususiyeti, tekkesinde hadis ilmine ağırlık vermesi ve hadis ilmi ile meşguliyeti tarikatinin bir rüknü haline getirmiş olmasıdır.

Alfabetik sıraya göre yazmış olduğu Râmûzü’l-ehâdîs adlı hadis kitabından, haftanın iki günü, çoğu defa sorulu-cevaplı ders takrir eden Gümüşhânevî ömrü boyunca 70 defa bu usulle Râmûz’u hatmettirmiştir. Kendisinden okuyup icazet alanlar da aynı usule riayet etmişlerdir.

Hadis ilmine yaptığı hizmetlerden dolayı Muhaddisîn-i Rûm, Hâtimetü’l-Muhaddisîngibi unvanlarla da anılan Gümüşhânevî’nin bu gayretleri meyvesini vermiş ve Gümüşhâneli Dergâhı bir Dârülhadis hüviyetine bürünmüştür. Bu çalışmalar, Gümüşhâneli Dergâhı’nda icazet almış, yüzlerce hadis aliminin yetişmesine, bir çoğunun Huzur Dersleri mukarrir ve muhataplığına, bazılarının da Safranbolulu İsmail Necati Efendi ve Dağıstanlı Ömer Ziyâeddin Efendi hazretleri gibi Dârü’l-Hilâfeti’l-Aliyye Medresesi hadis ve hilâfiyyat dersleri müderrisliğine kadar yükselmelerine sebep olmuştur.

 

Gümüşhanevi Derneği - GİMER (Gümüş İlim Merkezi)

Canca Mahallesi - Zanka Caddesi
No:6 / GÜMÜŞHANE

© 2024 - Gümüşhânevî Derneği, İSDEF (İsmailağa Dernekler Federasyonu) üyesidir.